Atatürk Ve İslamiyet
Günümüzde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e attığı iftiralarla tanınan Kadir Mısıroğlu, okuma anlamında isteksiz olan bir takım vatandaşlarımızı etkisine alarak asılsız iddialarını gerçekmiş gibi yansıtmaktadır. Türk Televizyonlarında reyting anlamında baktığımızda, Tarih programları ve dizilere ilginin bir hayli fazla olduğunu görürüz. Ama ne yazık ki okuma anlamında bu kadar gayretli olmadığımızı söylemek mümkündür. Burada aktarmak istediğimiz asıl mesele; Kadir Mısıroğlu’nun, bu eksikliğimizden faydalanıp tarih için kaynak olamayacak bilgi ve olayları, ikinci hatta üçüncü şahısların kendisine söylediklerini, kimi zaman da rüyalarını tarihe kaynakmış gibi sunmasıdır. Bu söylemlerini Kadir Mısıroğlu’nun videolarını inceleyerek anlamak ve aktarmak mümkündür.
Atatürk’e atılan iftiraların başını İslamiyet’e düşman olduğu çekmekte olup, bu ve buna benzer şahısların iddiaları da genellikle bu yöndedir. Atatürk’ü seven ve ona gönül bağıyla bağlı olan insanlara ise putperest yaftası atılmaktadır.
Bir tarihsel gerçek olarak belirtmeliyiz ki Türkler, tarih sahnesinde hiç bir zaman dünyada var olan nesnelere veya kendi ürettiği birtakım şeylere tapmamıştırlar. Türkler en büyük güçlerden biri olan aklını kullanarak dünyanın kendiliğinden var olamayacağını anlamış ve bu sayede Gök-Tengri inancıyla yaşayarak, yeryüzünün yaratıcısına inanmışlardır.
Şahsi kütüphanesinde 4000 küsür eser bulunan Atatürk, bu eserler arasında okumaya en çok gayret gösterdiği alan Tarih olmuştur. O, çocukluğundan bu yana cebindeki iki kuruşun birini kitaplara vermiştir. Tarihini anlamaya, ülke geleceğine yön vermeye çalışan, büyük başarılar kaydeden ve bu uğurda sayısız eseri gözden geçiren ve hatta Türk insanının yüce kitabını okuyup anlaması için Türkçeye çeviren bu insanı dinsizlikle; onun ilke ve inkılaplarına bağlı olan şahsiyetleri putperestlikle itham etmek pek akıl karı değildir.
Heykelleri, tapınma aracı olarak yansıtmak yanlış bir kanaattir, cahiliye döneminin put inancı ilahi bir inanç sistemi olarak görülür. Günümüzde heykeller ise önemli gün ve olayları veya önemli şahsiyetlerin hatıralarını yaşatmak için var edilmişlerdir, toplum için tapınma nesnesi olarak görülmemektedir.
Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi, tarihimiz ve önemli şahsiyetlerimiz için en mutlak bilgiler devlet arşivlerimizde bulunmaktadır. Atatürk’e atılan iftiraları bertaraf etmek için yine devlet arşivlerini, dönemin gazetelerini veya bilimsel eserlerini incelememiz gerekmektedir.
Başbakanlık Cumhuriyet arşivinden kısa bir araştırma ile 50 kuruşa edinebileceğimiz bir belgeyi sizlere aktarmak isterim.
Günümüzde çoğu tartışmaları anlamsız bırakacak bu belge 1937 tarihlidir. Aşağı yukarı ay hesabı yapmaz isek, Atatürk’ün vefatından 1 yıl önce söylenmiş bu sözler, çözümleme çabası olabilen her birey için günümüze ışık tutmaktadır.
Göktuğ Sırkıntı
İŞTE O BELGE: