Atatürk ve Çocuklar

“Küçük Hanımlar, küçük Beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.” Mustafa Kemal (17.10.1922, Bursa)

Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de açılmıştır. Ulu önderimiz bu millî ve mutlu günü, Türk çocuklarına armağan etmiştir. Birleşmiş Milletler’in, 1979 yılını, “Dünya Çocuk Yılı” olarak kabul etmesinden 59 yıl önce, Atatürk, Ulusunun Egemenlik Bayramı’nı, çocuklara adayarak, onlara ne denli önem ve öncelik verdiğini; dünyada ilk kez göstermiş ve örnek olmuştur.

“Atatürk, her şeyden önce, bir efsane yaratmıştı. Kahramanlara susamış olan bu ülkeye öyle bir inanç getirmişti ki, küçük bir çocuğun elini sıkacak olsa; çocuk, -sihri kaçmasın diye- haftalarca bu eli yıkamazdı.” Lord Kinross (Atatürk- Bir Milletin Yeniden Doğuşu-sf. 546)

1979 Dünya Çocuk Yılı’nda Kültür Bakanlığı, çocukların dünyasının kitapla zenginleşeceğini vurgulamak amacıyla yurt genelinde yaygın ve etkin “Her Çocuğa Bir Kitap” kampanyası başlattı. Milyonlarca kitap, yurt genelinde çocuklarla buluştu. Tertip komitesi başkanı olarak kitap kampanyasının başarılı sonuçlarını dönemin Kültür Bakanı Prof. Dr. A. Taner Kışlalı ve müsteşarı Prof. Dr. Şerafettin Turan hocama sunduğumda hepimiz göksevinç olmuştuk.

“Dünya vatandaşları, haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir.” Atatürk (1935)

Eğitim, çok geniş bir süreç olup her tür öğrenimi içine almaktadır. Bu süreç, kişinin kültür kazanmasını, kişiliğinin oluşmasını ve sosyalleşmesini sağlayarak kendi toplumunun ve dünya toplumunun bir üyesi olarak yaşamaya uyum sağlanmasını öğretir. ”Yüksek göklere çıkmak için gerekli olan merdiven ve kanat hep kitapların sayfalarından yapılmıştır. Kitapsız büyüyen çocuk susuz ağaca benzer” sözleri, çocukların eğitiminde kitabın yeri ve önemine ışık tutmaktadır.

Mustafa Kemal, çocuklarımıza verilecek eğitim ve öğretimin temel ilke ve hedeflerini 27.10.1922 günü Bursa’da öğretmenlere verdiği söylevde şöyle ifade etmiştir:

“…Okul, genç kafalara, insanlığı saymayı, ulus ve ülkeyi sevmeyi, bağımsız yaşamayı öğretir; bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için tutulması gereken en doğru yolu öğreten okuldur. Ülkemiz içinde uygar düşüncelerin, çağdaş ileriliklerin vakit yitirilmeksizin yayılması ve gelişmesi gereklidir. En önemli ve verimli ödevlerimiz öğretim ve eğitim işleridir. Bu işlerde ne yapıp başarıya ulaşmamız gerekir. Bir ulusun gerçek kurtuluşu ancak bu yoldadır. Bu zaferin sağlanması için hepimizin tek can, tek düşünce olarak belirli bir program üzerinde çalışmamız gerekir. İleri ve uygar bir ulus olarak çağdaş uygarlık alanı ortasında yaşayacağız…”

Bilgin Shelley şöyle demiş:

“Ruh, neşesini çalışmakta bulur.”

Bu gerçekleri çok iyi değerlendiren Baş Öğretmen Mustafa Kemal Atatürk, çağdaş Türkiye Cumhuriyetini kültür temelleri üzerine kurarak millî eğitim ve öğretim ile öğretmenlik mesleğine akıl, bilim ve teknoloji öncülüğünde önem ve öncelik vermiştir. “Ey yükselen yeni nesil! İstikbâl sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz… Türk çocuklarının yüksek kabiliyetine inancım tamdır…” diyen Atatürk, her eserini gençliğe emanet etmiştir. Bütün çocuklarımız öncelikle bu emanetleri koruyacak şekilde “Atatürk İlkeleri” ışığında eğitilmeli ve yetiştirilmelidirler.

En önemli ve verimli ödevlerimiz öğretim ve eğitim işleridir. Bu işlerde ne yapıp başarıya ulaşmamız gerekir. Bir ulusun gerçek kurtuluşu ancak bu yoldadır.

Toplumun temel taşı olan ailenin ve çocuğun gelişmesinde annelerin çok değerli bir yeri olduğuna inanan Atatürk, kadınlarımızın bütün alanlarda gelişmeleri için tüm yasal uygulamalara öncelik tanımıştır. “Çocuk kalbi işlenmemiş bir elmas gibidir, onu ihmal etmek manevi bir cinayettir” diyen ünlü eğitimci ve şair İbrahim Alâettin Gövsa (1889-1949) , çocukların eğitimden ilk sırada sorumlu ilk öğretmen olan, çocuğunu 9 ay karnında, 9 ay sırtında ve ömür boyu kalbinde taşıyan anneler için bir şiirinde şöyle demekte:

“Azmederse eğer kadın/ Bu inkılâp olur yarın / Hamurunu insanlığın / Kadın eli yoğuruyor/ Her baht ile demek kadın/ İstikbâli doğuruyor.”

“Atatürk’ün manevi kızlarına gösterdiği ilgi içlerinde en küçüğü olan Ülkü’nün üzerinde yoğun – laştı. (1932 doğumlu) Ölümünden bir kaç hafta öncesine kadar, Ülkü onun yanından hiç ayrılmadı.” A. Mango (Atatürk MTK-Sf-587)

Kimsesiz çocukları korumak ve eğitmek amacıyla Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nu kuran, çocukları evlatlık edinerek onların örnek bir insan olarak yetişmelerini sağlayan, her ortamda ve bayramlarda çocuklara özenle yaklaşarak onların yerini ve önemini vurgulayan Baş Öğretmen Atatürk, 1934’de İzmir’de Hakimiyet-i Milliye İlkokulu Fakir Çocukları Koruma Heyeti’nin düzenlediği “Seni doya doya öpmek istiyorum” temalı çocuk balosuna katılmıştır. Bu hatıranın albümü bugün Anıtkabir’de Atatürk Müzesi’nde özel eşyalar arasındadır. Torunum 5. sınıf öğrencisi Mustafa Can’a, 23 Nisan’da Anıtkabir şeref defterine öğrenciler adına ne yazmak istersin dedim? İşte yanıtı:

“Sevgili Atatürk, ülkemize verdiğin katkılardan dolayı sana minnettarız. Sen ve devrimlerin olmasaydı ülkemiz bu seviyeye kadar gelemezdi. Biz çocuklara çok yardım ettin ve bizim için bir bayram bile yaptın. Sana çok teşekkür ederiz. Eserlerini sonsuza dek yaşatacağız.”

Atatürk diyor ki,

“Bizim çocukluğumuz fakirlikle geçti, elime iki kuruş para geçince bunun muhakkak yarısını kitaba verirdim. O zaman da böyle okurdum. Eğer aksini yapsaydım ben ATATÜRK olamazdım, Türkiye’yi bu hale getiremezdim… Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya değer bir vatandır.”

İmzalı bir resmini ve mesajını isteyen Amerikalı Curtis La France isimli on yaşındaki çocuğun isteğini yerine getiren Atatürk, mektubunda şöyle demiştir:

“Amerika’nın zeki ve çalışkan çocuklarına biricik tavsiyem, Türklere dair her işittiklerine gerçek gözüyle bakmasınlar. Kesin olarak bilimsel ve esaslı incelemeye önem versinler. Hayatta başarıya ve mutluluğa ulaşmanızı dilerim.”

Büyük Önder Atatürk’ün, Türkiye ve Dünya çocuklarının gönlü, gözü ve fikirleriyle dünya çapında anılması, anlaşılması ve anlatılması için 23 Nisan 2020’de yüzüncü yılında bütün dünyada “Çocuk Bayramı” olarak kutlanması için UNESCO kararı alınmasının ilgililerce takip edilmesi gerekmektedir. Yüzüncü yıl kutlamalarının şimdiden planlanması yapılmalı ve etkinlikler çeşitli dillerde albümlere – kitaplara – okullara ve dünya iletişim ağına aktarılarak yankılanmalıdır.

Çocukları, umut, güven, heyecan ve gelecek olarak gören ve çok seven Atatürk, Çankaya sırtlarında karşılaştığı küçük Cemil ile konuşur ve onu kaldırarak alnına sıcak bir öpücük kondurarak şöyle demiştir:

“Milletin bağrından, temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkada kalmayacak.”

Atatürk, akıl ve bilim ışığında ulusal bilgi ve bilinçle donatılmış çocuklara ve gençlere güvenerek, geleceği onlara emanet etmiş ve gözü arkada gitmemiştir.

Yarının büyükleri / İşte biz küçükleriz / Atatürk’ün yolunda / Gonca gonca gülleriz.

Aslı İdil Özkan

Gonca güllerin “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” kutlu olsun. 


“Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, her şeyden evvel Türkiye’nin istiklaline, temeli benliğine, milli geleneklerine düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.”

“Büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin çocukların yardımıyla meydana gelir.”

M. Kemal Atatürk


Yahya Aksoy, Bütün Dünya Dergisi