Atatürk, Türkiye-İtalya Milli Güreş Karşılaşmasında

19 Eylül 1933 Çarşamba gecesi, İstanbul’da Maksim Gazinosu salo­nunda yapılan Türkiye-İtalya millî grekoromen karşılaşmasının radyodan naklen yayınını, Dolmabahçe Sarayı’nda ilgiyle dinleyen Atatürk; heyeca­nını yenememiş ve müsabakaları görmek üzere beraberindekilerle birlikte kalkıp Maksim’e gelmişti.(1)

Atatürk’ün Maksim’e gelmek üzere Dolma­bahçe Sarayı’ndan ayrılmak üzere bulunduğu haberi, radyo spikeri Sait Çelebi’ye iletildiğinde büyük bir telaş ve heyecana kapılmıştı. Haksız da değildi; zirâ Maksim Salonu iğne atılsa yere düşmeyecek derecede hınca hınç dolu haldeydi.(2)

Güreşler normal olarak sürerken, salonda birden bir kıpırdanma oldu. Kulaktan kulağa uğultu halinde, “Gazi geliyormuş” diye bir heyecan fırtınası esmeye başladı.(3) Atatürk’ün salona girişiyle, minder­deki güreş de durmuştu. Sait Çelebi bu zor durumunu hatıralarında şöyle anlatıyordu:

“…Başım sıkıştığında her zaman olduğu gibi çeneme müracaat ettim. Mikrofonu bırakıp yüksekçe bir yere çıktım. Avazım çıktığı kadar: ‘Gazi Hazretleri teşrif ediyorlar, yer açın,’ diye bağırdım. O mahşeri kalabalık bir anda heyecan içinde dalgalanıverdi. Millet birbi­rini çiğnercesine yol açtı. En ön sıraya koltuklar konuldu. Bu sırada Gazi Hazretleri, beraberlerindekilerle birlikte kapıdan göründüler.”(4)

Gazi Hazretleri salona geldiği anda minderde Arabacı İsmail, İtalyan rakibi ile güreşmekte idi. Güreş o anda durmuş ve bütün güreşçiler Atatürk’ü selamlamışlardı. Atatürk, Türk ve İtalyan güreşçilerine ayrı ayrı iltifat ettiler. Müsabakaları da sonuna kadar büyük bir dikkat ve alâka ile takip buyurdular.(5)

Gazi, mahşeri bir kalabalığın doldurduğu Maksim Salonu’nun havası­nın çok bozulmuş olduğunu görerek ilgililere ikazda bulunmuş ve salonun bütün pencereleri açılmıştı. İçeriye de pompa ile kolonya sıkılmıştı. Ara­bacı İsmail bundan sonra güreşe devam etmiş ve İtalyan rakibini sayı he­sabıyla yenmişti.(6) Bundan sonra sıra, Saim Arıkan’ın İtalyanların en ünlü güreşçilerinden biri olan büyük şampiyonları Lombardi ile yapacağı maça gelmişti. Bu maçı da Saim Arıkan şöyle anlatmaktadır:

“…Sıra bana gelmişti. Heyecanım son haddini bulmuştu. Gongun bir an önce vurmasını bekliyordum. Karşımdaki rakip de 72 kg.’da İtalyan şampiyonu ve Avrupa İkincisi olan meşhur Fidere Lombardi idi. O za­manki güreşler, onar dakikalık iki devreden yirmi dakika sürerdi. Nasıl güreştiğimi hatırlamıyorum. Fakat sonradan bana anlattıklarına göre, fırtına gibi güreşmişim; adeta kedi fare ile oynar gibi oynamışım Lombardi ile. Atatürk güreşe kendini o kadar kaptırmıştı ki, heyecandan yerinde duramıyormuş. Hayatımda bundan daha zevkli, daha heyecanlı bir şey gördüğümü hatırlamıyorum, diyormuş hep. Maçın daha birinci devresi bitmeden; 6 dakika 30 sn.de İtalyan’ın sırtını mindere yapıştırdım. Aynı anda İtalyan’ın üstünde iken, başımı çevirip Atatürk’e baktım. O koca adam, o kahraman kumandan ayakta ellerini havaya kaldırmış, ‘Yaşa yaşa Saim’ diye bağırıyordu. Benim için bundan daha büyük mükafaat bundan daha unutulmaz bir an olabilir miydi?…”(7)

İtalyanlarla yapılan güreş müsabakalarının birinci gününde, Çoban Mehmet rakibini 4 dk. 55 sn.’de tuşlamıştı. İkinci gün yapılan güreşlerde, rakibini 6 dk. 31 sn.’de ve üçüncü gün yapılan güreşlerde, rakibi Konditon’u 3 dk. 41 sn.’de tuşladıktan sonra, o alkış uğultusu arasında Çoban ayağa kalktığı vakit, ilk hareketi ringin karşı cephesindeki koltuklarda ma­çı seyreden Gazi Mustafa Kemal’e bakmak olmuştu. Oradan takdirkar bir bakışı en kıymetli bir mükâfat gibi aldıktan sonra, reveranslar yaparak ge­ri geri çekilir ve bir çocuk gibi güreş ringinden sevinerek atlayıp soyunma odasına gider. Çoban Mehmet, bu en heyecanlı anını soyunma odasında şöyle anlatmaktadır:

“…Bizim için ne büyük şeref. En unutulmaz güreşimi işte bu gece Ulu Gazi’nin bakışları altında yaptım. Rakibim o değil, onun üç misli kuvvette dahi olsaydı evelallah gene galip gelecektim. Yüreğim öyle bir coşmuştu ki…”(8) diyerek duygularını ifade etmiştir.

Atatürk, bu güreşlerde 66 kg.’da galip gelen Arabacı İsmail’in rakibi Kuagiio’dan minderde kaçtığını görünce ‘Böyle Türk güreşçisi olmaz. Bir daha buna takıma almayın’ demişlerdir. Burada da görüldüğü gibi güreşçilerimizin galip gelmesine rağmen, minderde rakipden kaçması gerektiği­ni ve bu hareketin bir Türk’e yakışmayacağını anlatmak istemiştir.

Güreşçilerimiz, ilk karşılaşmada (18 Eylül 1933) İtalyanları 4-3 yenmişlerdir. İkinci karşılaşmada (18 Eylül 1933) serbest stilde 5-2 gibi bir farkla İtalyanları yenmişlerdir. Üçüncü güreşte (grekoromen stilde) İtalyanları 5-2 yenmişlerdir. Bu güreşlerde Atatürk’ün huzurunda güreşen güreşçilerimiz: 61 kg. Abbas Sakarya, Nizola’yı sayı ile yendi. 66 kg. İs­mail, Kuagli’yi sayı ile yendi. 72 kg. Saim Arıkan, Fidere’yi 6 dk. 30 sn.’de tuşladı. 87 kg.’da Mustafa Çakmak Kandito’yu 6 dk.da tuşladı. Ağır sıklette Çoban Mehmet, Nikolava Kondito’yu 3 dk. 41 sn.’de tuşlarken, 56 kg. Mustafa ve 78 kg.’da Nuri Boytorun sayı ile yenilmişlerdir.(9)

Türk güreşinin bu tarihî olayı, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın 25 Ekim 1933 günü Ankara’da yapılan VII. Genel Kongresinde Güreş Federasyonu Başkanı Ahmet Fetgeri Aşeni’nin raporunda şöyle yer almıştır:

“…19 Eylül 1933 günü İtalyanlarla yapılan üçüncü müsabakayı büyük ve kıymetli vücutlarıyla şereflendiren Ulu Gazi’miz, Maksim Salonu’nun fazla izdihamını görünce kudretli muhakemeleriyle bu salonda müsabakaların yapılamayacağını işaret buyurdular. Ve açılması mümkün olan havalandırma yerlerinin derhal açılmasını emrettiler. Nitekim müsa­bakayı şereflendirmek suretiyle Türk gençliğine en büyük şerefini kazan­dırmış olan Büyük Gazi’mize salonun müsaadesizliği yüzünden borcumuz olan istirahatle esbabının temiz edilememiş olması, Federasyonumuzu harikulâde müteessir ve muazzep etmiştir. Hiç şüphe yoktur ki, alâkadarbütün makam ve zevat da bizim duyduğumuz teessürü aynen duymuşlar­dır…”

Daha sonra yine aynı raporda şu satırlara rastlanmaktadır:

“…19 Eylül 1933 Çarşamba akşamı İstanbul’da Maksim Salonu’nda İtalyanlarla yaptığımız üçüncü güreş müsabakası eşsiz Büyük Gazi’mizin yüksek huzurlarıyla pek büyük şerefe mazhar olmuştur. Güreşçilerimiz yüce rehberlerinin önünde çarpışmak saadetine kavuşmuşlar, bu suretle en bahtiyar ve en tarihî günlerini yaşamışlardır. Şimdiye kadar hiçbir spor branşının ulaşamadığı bu büyük zafere güreşimiz, erişmiştir. Sporumuzun erdiği şerefli günü her sene kutlamak amacıyla, 19 Eylül günleri bütün güreş bölgelerinde Ulu Gazi Güreşleri adı altında müsabakalar yapmak istiyoruz. Bu bayramın büyük kongremizce kabul ve tasdik edilmesini teklif ve rica ediyoruz…”

Güreş Federasyonu’nun bu teklifi Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın VII. Genel Kongresi tarafından oy birliği ile kabul ve tasdik edil­miştir. (10)

“19 Eylül Atatürk Güreş Günü” müsabakaları, daha sonraki yıllarda Halkevi Sahnesi’nde yapılmıştır. Atatürk’ün vefatından sonra bu güreşler yapılmamıştır.


Yazan: Özbay Güven, Dr., Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi, Beden Eğitimi ve Spor Bölümü öğre­tim görevlisi, Güreş Millî Takımları eski antrenörü ve kondisyoneri.

(1) Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 1818-1938 Cumhuri­yetin 60. Yıldönümü, Ankara 1983, s.551. (2) Cumhuriyet Gazetesi, 20.9.1933. (3) Halûk San, Belgeleri İle Türk Spor Tarihinde Atatürk, Türk Spor Vakfı Yayınları: 2, İstanbul 1981, s. 107. (4) San, a.g.e., s. 107 (5) “Reisicumhur Hazretleri Son Güreşleri Şereflendirdiler” , Türkspor Dergisi, no.52, 23 Eylül 1933, s.4. (6) San, a.g.e., s. 107. (7) Cem Atabeyoğlu, Atatürk ve Spor, Hisarbank Kültür Yayınlan, İstanbul 1981, s 15. (8) Türkspor Dergisi, 1933, no.52, s.4. (9) Türkspor Dergisi, 1933, no.52, s.9. (10) Cem Atabeyoğlu, Atatürk ve Spor, Hisarbank Kültür Yayınlan, İstanbul 1981, s 16.