Atatürk Türk Gençliğine Güvenirdi
Atatürk, son yıllarına ait fotoğraflarında ne kadar yaşlanmış, hâttâ yıpranmış gözükse de, güzelliğinden, şıklığından ve asaletinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Bu, sanıyorum insanoğlunda sık rastlanan bir özellik olmasa gerek. O, kafasını en çok meşgul eden sorunlarla boğuşurken bile, objektiflere fevkalâde bir şekilde; pozitif yansır, hani daha nasıl anlatayım; yağmurlu bir havanın ardından açan bir güneşin aydınlığı misâli, bakana -her ne ruh hâlinde olursa olsun- ışığını saçar, güven aşılardı.
Güven demişken, Atatürk’ün daima biz Türk gençlerine güvendiğini belirtmekte yarar var. Şöyle ki; Atatürk; başlıkta paylaştığımız fotoğrafında görüldüğü yıllarda, bir akşam sofrasından ansızın Ankara Palas’ın altındaki pavyona gitmeye karar verir.
Devamını Kılıç Ali’den dinliyoruz;
…Çoğu defa Atatürk, insana şaşkınlık veren böyle kararlar verirlerdi. Pavyona gittiğimiz zaman Atatürk, rastlantı olarak orada o günlerde Ankara’ya gelmiş olan Fransa’nın Suriye Fevkalade Komiseri Poçent’in de hazır bulunduğunu haber aldı. Bu haberi alınca kendileri için hazırlanan sofraya oturmadı. Salonun ortasında yeni bir masa hazırlanmasını emretti. Bu masaya Fevkalade Komiser Ponçent’i de çağırarak beni, Nuri Conker’i, milletvekillerinden Kazım Paşa’yı onunla tanıştırdı. O günlerde Hatay sorunu nedeniyle, Fransa Hükümeti’nin bazı zorluklar çıkardığı ve bu durumun Atatürk’ü üzmekte olduğu için, bilerek sofraya çağırdığı Komser’e içlerini döktüler ve ona aynen: Hatay işi benim kişisel davamdır. Dedikten sonra biraz sert bir anlatımla: Beni üzüyorsunuz. Korkarım ki beni, sorunu başka türlü çözümlemeye zorunlu kılacaksınız! diye eklediler. Atatürk, bu sözleri yüksek sesle, Türkçe söylüyor ve etrafta herkes dinliyordu. Sofrada bulunan arkadaşlardan zannederim Kazım Paşa Atatürk’ün sözlerini Fransızca’ya çeviriyordu. Atatürk’ün, Fransız Fevkalade Komiserine karşı olan bu coşkun hitabesindeki “Beni üzüyorsunuz” sözü salona yansır yansımaz hazır bulunanlardan bir genç ayağa kalkarak heyecanlı ve gür bir sesle:
– Atatürk! Üzülme! Arkanda biz varız! diye bağırdı.
Atatürk, birden başını sesin geldiği tarafa doğru çevirdi. Kaşları kalkmış, görkemli bir görünüş almıştı. Salon bir anda derin bir sessizlik içinde kaldı. Herkes Atatürk’ün bu gencin araya girmesine sinirlendiğini sanıyordu. Halbuki tam bu sırada gözlerini gence diken Atatürk, onun:
– Üzülme! Arkanda biz varız! Sözüne karşılık vererek:
– Biliyorum çocuğum. Onu bildiğim için böyle konuşuyorum!
Demişler ve bütün salonun heyecanlı gösterileriyle karşılanmışlardı”.