Atatürk Orta Hakem
Atatürk, millî güreşçilerimizden ve 1934, 1937 yıllarında 72 kg.’da Balkan Şampiyonu olan Ankaralı Hüseyin Erçetin’i Çankaya Köşkü’nde, muhafız erlerinden Malkaralı İsmail Pehlivan’la güreştiriyor. Bu güreş müsabakasının orta hakemliğini de kendisi yapıyor. Hüseyin Erçetin bu hatırasını şöyle anlatıyor:(1)
“Atatürk, güreşi çok severdi. Muhafız Alayı’na alınacak olan askerlerin mutlaka çok iyi pehlivan olmasını isterdi. Muhafız Alayı’na alınacak olan pehlivan askerler, seçmelere tabi tutulur, en iyileri alınırdı. Bu seçilen pehlivanlardan birisi de Köşk’ün kapısında görevli olan asker, Pehlivan İsmail’di. Kendisi iyi pehlivandı. O’na aynı zamanda Malkaralı İsmail Pehlivan’da denilirdi.
O zamanlar (1934) güreş millî takımımızın bütün pehlivanları hemen hemen İstanbul bölgesinden oluşmaktaydı. Ben ise Ankara bölgesini temsil ediyordum. Müsabakalara çıkarken dahi Ankaralı Hüseyin diye anons edilirdim. Atatürk benim ismimi gerek yazılı basından ve gerekse güreşe merak saran diğer arkadaşlarından öğrenmiş. Zaten Atatürk, eğer bir güreşçinin iyi olduğunu duymuşsa O’nu mutlaka bulurdu.
1934’lü yıllardı. Atatürk, Yaveri Resuhi Bey’e emir vererek Köşk’ün kapıdaki görevli askeri Malkaralı İsmail Pehlivan’ı özel beslenme ve idmanlarla hazırlatmış.
Bir akşam, İsmet Paşa Mahallesi’ndeki evimde oturuyordum. Gece saat 21 sıralarıydı. Köşkten bir motorlu subay beni almaya geldi. O zamanlar motorların yanında oturacak sepeti vardı. Benim hiç bir şeyden haberim yoktu. Yolda giderken subaya beni kime götürüyorsunuz? Ne için götürüyorsunuz? diye sordum. Subay hiç bir şey bilmediğini ve sadece emir verildiğini söyledi. Köşke geldiğimizde beni Köşkün Salonu’na getirdiler. Salonun ortasında halının üzerine branda serildiğini görünce beni güreştereceklerini anladım. Atatürk masada arkadaşlarıyla konuşuyorlardı. Çok heyecanlandım. Yanıma Yaver Resuhi Bey gelerek:
“Haydi gel, güreş yapacaksın” dedi.
Salona yakın bir odaya götürdüler. Malkaralı İsmail içeride soyunmuş ve güreş kıyafetlerini giymiş vaziyette bekliyordu. Bana da güreş kıyafetleri verdiler. Ben güreş kıyafetlerini giyerken, Malkaralı İsmail Pehlivan bana şunu söyledi:
“Hüseyin ağabey, Atamızın huzurunda güreşeceğiz biraz idare et” dedi. Ben de “Hayır. Öyle şey olmaz. Sıkı tut. Ben güreşi sıkı tutacağım” dedim.
Biz salona geldik. Atatürk yerinden kalkarak yanımıza geldi. Güreşin orta hakemliğini kendisi yapacaklardı. Yan hakemliğine ise; Rana Tarhan ve Şükrü Saraçoğlu’nu görevlendirdi. Atatürk, Malkaralı İsmail ile bana: “Pehlivanlar serbest güreşeceksiniz” dedi. Sonra güreşimizi başlattı.
Güreş çok sıkı bir şekilde başladı. Ancak 6 dk. sonra Malkaralı’yı aşağı’ya alabildim. Atatürk hemen bize “Ayağa kalkın” dedi. Güreşi yeniden ayakta başlattı. Bu sefer 8 dk. kadar sonra Malkaralı İsmail’i tuşladım. Atatürk ben yenince üzerindeki çeketini çıkardı. Üzerinde beyaz ipek bir gömlek vardı. Düğmelerini bile çözmeden iki elinle düğmelerini koparacak şekilde gömleğini çıkarıp attı. Hiç bir şey söylemeden beni kollarımdan tutarak yakaladı. Çok kuvvetli pençeleri vardı. Hiç bir şey yapmıyordum. Şaşırmıştım. Atatürk bana: “Hadi benimle de güreşeceksin” dedi. Ben de şunu söyledim. “Paşam ben sizin evladınızım, sizi dünya yıkamamış ben nasıl yıkayım” deyince, beni kollarından bıraktı ve hiç bir şey söylemeden masasına doğru gitti.
Beni köşkten yolcu ederlerken, Yaver’i ile bir zarf gönderdi. Evime kadar yine motorlu bir subay getirdi. Evde zarfı açtığım zaman içinde tam 300 TL. vardı. O zamanlar çok büyük bir paraydı. O gece sabaha kadar uyumadım. Bu güreşten sonra, Güreş millî takım kaptanlarımızdan Tayyar Yalaz’a Atatürk “Hakikaten denildiği kadar varmış. İyi bir pehlivan” demişler.”
(1) Millî güreşçilerimizden ve Balkan şampiyonlarımızdan Hüseyin Erçetin ile, “Atatürk’ün Güreş Sevgisi” konusunda yapılan görüşme. 30.11.1989.