Atatürk, İngiliz Sefirleri Bahçıvan Kulübesinde Bekletmişti
Aşağıda, Lale Film Taş sahibi Cemil Filmer’in 6 Eylül 1976’da, 84 yaşındayken Nazmi Kal’a yazılı olarak gönderdiği, belki de ilk defa duyacağınız hatıraları okuyacaksınız.
Cemil Filmer anlatıyor:
Atatürk Çanakkale Harbi’nde Anafartalar kahramanı olduktan sonra İstanbul’a gelmiş Beşiktaş’ta Akaretler’de bir eve validesi ile yerleşmişti. Benim evimde Atatürk’ün evine bitişikti. Atatürk vaktiyle şarktaki bir ordunun kurmay subayı iken benim kayınpederim Kurmay Subay Kolağası Merhum Hüsamettin Bey’le arkadaşmışlar. Bu münasebetle ara sıra bizim eve gelip Hüsamettin Bey’in validesinin elini öper, birlikte çay çerdik, kendisi ile o zaman tanışmıştık.
Aradan zaman geçti, Gazi Başkumandan oldu ve İzmir’de Latife Hanım’la evlendi. Ben de İzmir’de 6 sinema birden işletiyordum. Bir gün Lale sinemasını önünde otururken Gazi otomobille geçerken beni gördü. Biraz sonra ikinci yaveri Muzaffer Kılıç’ı göndererek beni köşke çağırttı. Akşam köşke gittiğimde bahçede uzun bir sofrada, Gazi ve vekiller yemek yiyorlardı. Atatürk beni yanına oturtup içki ikram etti. Ben “Paşam içki yasağı var mahalleye döndüğümde komiser beni yakalar” dedim.
Atatürk “Biz o yasağı ağzından içenlere değil burnundan içenlere koyduk“ dedi.
Gazi bana ara sıra gelmemi söyledi. Gazi’nin birinci yaveri Cevat Abbas Bey’den serbest girişi kartı alarak ara sıra köşke gitmeye başlamıştım.
Bir gün yine köşke gittiğimde köşkün bahçe kapısı yanındaki eski bahçıvan kulübesinde 7-8 silindir şapkalı sefirin beklediğini gördüm. Kartımı teşrifatçıya verdim, beş dakika sonra beni içeri aldılar. Salonda beklerken holde yüzünü yıkadığını ve öksürerek geldiğini gördüm.
Ben Paşa’ya kendisinin cephe teftişi filmlerini getirdiğimi söyledim, bir ara bahçıvan kulübesinde bekleyenleri söyledim. Paşa eli ile İzmir Körfezi’ni ve torpidoları göstererek;
“Bunlarla gelen sefirlerdir, vakti ile Londra’ya giden sefirlerimizi kabul etmemişlerdi, şimdi onlar da beklesinler” dedi.
Bir gün kendisini sinemaya davet ettim, kabul etti. O fevkalade heyecanlı günlerde Gazi’nin sinemaya geleceğini duyan halk sokakları mahşere çevirdi. Çeşmelikteki yokuşun iki tarafı yüzlerce koyunla doldu. Gazi’nin otosu görününce kurbanlar kesiliyor, halk tekbir getiriyor, kadınlar otoyu öpüyor, oto ancak elle yürütülüyordu.
Ata sinemanın kapısında elimi sıktı beraber balkona çıktık aşağıdaki salona baktı. Bana “Cemil neden hiç kadın yok” dedi. Ben “Paşam kadınlara yalnız salı günleri sinema gösteriyoruz” dedim. Yaverini çağırıp “Dışarıdaki kadınları içeri bırakın” dedi. Salonu dolduran kadınlar Gazi’yi alkışlamaya başladılar. Paşa sinemayı seyrederken o zaman üç yaşında olan oğlumu kucağına aldı. “Bunun adı ne” dedi.
“Metin” dedim. Paşa “teessüf ederim neden Türk ismi mesela Demir koymadın” dedi.
Paşa’ya gösterdiğim filmler arasında Şarlo filminde o kadar güldü ki o filmi tekrar seyretti ve “Cemil hayatımda bu kadar gülmemiştim” dedi.
Kaynak:Atatürk’ten Duymadığınız Anılar, Nazmi Kal, s. 331-335