Atatürk Güreşten Çok İyi Anlardı

Atatürk o yıllarda her yıl üst üste Balkan Şampiyonu olan ve Rus­ya’da parlak galibiyetler kazanan güreş millî takımımızın elemanlarını pek severdi. En çok sevdiği pehlivanımız da ağır sıklet şampiyonumuz Çoban Mehmet’ti. Pehlivanlarımız da Atatürk’ün kendilerini sevdiklerini bilirler­di. Bazen Atatürk İstanbul Florya Köşkünde istirahat ettiği günlerde Ço­ban Mehmet, çoğu kez Büyük Mustafa (Çakmak) ile birlikte bu fırsatı ka­çırmaz ve birlikte Florya Plajı’na gider, orada etraflarını çeviren büyük meraklı topluluğunun ortasında, kumlar üzerinde güreş tutarlardı.

Atatürk, Belediye Plajı’nın kumsalında cereyan eden bu güreşi Köşk’ten görür görmez hemen dışarı çıkarak haber salıp pehlivanları yanına çağırtırdı. Bazen de Atatürk güreşleri seyretmeye gelirdi. Güreşçiler Atatürk’ü görünce hemen yanına yaklaşır ve kendisini selâmlarlar, elini öperlerdi. Atatürk kendileriyle konuşur, şakalaşır, sonra da çok defa Çoban Mehmet ile Büyük Mustafa’yı kumlar üzerinde güreştirir, kendilerini merakla sey­rederdi. Atatürk oradan köşke gelirken, yaverine gerekli emri vermeyi hiç bir zaman unutmazdı. On beş dakika sonra pehlivanlar yıkanmış ve giyin­miş olarak Köşkte bulunurlardı.(1)

Köşkte Çoban Mehmet’e takılan, onun zeki cevapları karşısında pek keyiflenen Atatürk kendileriyle sohbette bulunur, onlara yemek yedirir ve köşkten ayrılırlarken de yaveri vasıtasıyla ceplerine birer zarf koydurtmayı ihmal etmezdi. Zarfın içinden, o zamanlar için pek büyük bir maddî de­ğer ifade eden en az elli lira çıkardı.

Çoban Mehmet’in Atatürk hakkındaki şu sözleri ilginçtir:

“Atatürk güreşten çok iyi anlardı. Buna, bizlere huzurunda yaptırdı­ğı güreşlerden çok şahit olmuşumdur. Biz güreşirken, yaptığımız hataları veya iyi hareketleri anında sezer, bize ihtarda bulunur veya takdirlerini bildiren sözler söylerdi. O’nun iltifatlarına nail olmak, bizler için sevinç ve gururların en büyüğü olurdu…”(2)

Balkan şampiyonlarımızdan 66 kg.’da Yusuf Aslan, Atatürk’le ilgili hatıralarında şöyle demektedir:

“Bir gün; Yaver Cevat Abbas Bey, Atatürk’ün bizleri yine Florya’da beklediğini söylemişti. On beş kadar pehlivan Florya Plajı’nda toplanmıştık. Aramızda; Çoban Mehmet, Samsunlu Ahmet, Mülayim Hancıoğlu ve Urfalı Salih gibi uzun boylu dev gibi güzel yapılı ünlü pehlivanlar da var­dı. Biraz sonra deniz tarafından sandalla görülen Atatürk kıyıda indi ve neşeyle yanımıza geldi. Şakalar yaparak bizleri eşleştirdi. Elinde (esasında silah olan) meşhur bastonu ile işaretler ederek, bizleri bir saat kadar güreştirerek seyretti. Sonra, kendisi de dinlenmek için deniz kenarında bağdaş kurdu, oturdu. Başına toplandığımızda bizleri bir güreş hocası gi­bi: “Biraz düzelmişsiniz, sen biraz kuvvetlen” gibi sözlerle ayrı ayrı eleştiri­yor ve öğütler veriyordu. Bir yandan da yanındakilere Türk sporunun kalkınması için neler yapılması gerektiğini soruyordu. Hemen orada karar ve­rilerek Haliç İdman Yurdu Kulübü’nün kurulması sağlanır. Daha sonra biz elini öperek oradan ayrılmıştık.”(3)


Yazan: Özbay Güven, Dr., Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi, Beden Eğitimi ve Spor Bölümü öğre­tim görevlisi, Güreş Millî Takımları eski antrenörü ve kondisyoneri.

(1) “Çankaya’da Huzur Güreşleri”, Yıllarboyu Tarih Dergisi, no.6, Haziran 1980, s. 17. (2) Cem Atabeyoğlu, Atatürk ve Spor, Hisarbank Kültür Yayınlan, İstanbul 1981, s.20. (3) İsmet Atlı, Dünya Güreşine Oyun Getiren Ustalar, İstanbul 1988, s.90.