Atatürk Bir Ruh Bir Fikirdir
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun kaleminden:
Atatürk’ü yakından tanımak bahtiyarlığına ermiş kimselerden biri olarak, (10 Kasım 1963) bu gibi anma günleri, benden de, gerek basınımızda yazı ile, gerek gençlerimiz tarafından tertip edilen törenlerde sözle, O’na dair bir hatıra anlatmam istenir. Bu isteği yerine getirmek benim için büyük ve derin bir manevî hazdır.
Zira, bunu yaparken, kendimi tekrar O’nun yanında, O’nun havası içinde hissediyorum, Daha doğrusu, ömrümün en şerefli, en değerli ve en mutlu günlerini yeniden yaşar gibi olurum. Fakat, bu çeşit duygulanmalar, ancak, pek bencil bir mana taşımıyor mu? Ve bunları ifade ederken O’nu yakından tanımamış, hattâ uzaktan bile görmemiş olanların kalbinde tatmini imkânsız bir özlem uyandırmıyor muyuz? Hele, O’nu zihinlerinde bir efsane kahramanı haline sokmuş genç kuşakların hayalini bir parça sınırlandırmış olmuyor muyuz?
Geçenlerde, Türk Dil Kurumunun otuzuncu yıl dönümünün kutlandığı bir toplantıdan çıkarken devrimci gençlerden biri yanıma yaklaşıp bana şöyle demiş(ti) «Biz Atatürk’ü bir Mythe (Mit) olarak görmek istiyoruz. O’na dair yazılan hatıraları bu bakımdan hiç beğenmiyoruz»
Atatürk, bir Mit haline girmemiştir ve Atatürkçülüğün, Kemalizmin daima canlı ve aktüel kalması için hiç bir vakit girmemesi de lâzım gelir. Fakat, O bizim nazarımızda artık etten kemikten bir insan değil, bir «Ruh» bir «Fikir» dir. Hepimizin vazifesi asıl bunun üzerinde durmak, bunu işlemek olmalıdır.