Atatürk Bir Kuş İçin Ne Yapmıştı

Nazım Canca anlatıyor:

Sanırım ki tanımayan herkes Atatürk’ü sert ve haşin biri olarak bilir ve düşünürdü. Bir bakıma doğrudur ama bu çehrenin altında ne kadar yumuşak ve ne kadar merhametli bir kalbe sahip olduğunu çoğu kimse bilmez.

Bir kış sabahı misafirler dağıldıktan sonra Ata istirahate çekilmişti. Beş dakika sonra pijamalı, robe de chambre üzerinde “yahu kim var orada” diye seslendi. Herkes yatmaya gitmişti, yalnız ben vardım orada. Hemen koşarak “Buyurun Paşam” diye seslenerek merdivenin altına gittim. “Haa Sen misin? Bak bakalım buzdolabında kuru fasulye ile yoğurt ve biraz da meyve varsa hazırla. Karnım acıktı… Şurada, Kış Bahçesi’nde yerim” dedi. 

Hazırladığım sofraya oturdu. “Senin de karnın açsa sen de ye” dedi. “Hayır Paşam aç değilim.” 

Kış Bahçesi’nde saksılarda Deve Tabanı, Kauçuk gibi bitkiler arasında Ata bir yandan yemek yiyor, bir yandan da Adana mebusu Damar Bey’in hediye ettiği kanaryanın sabahın alaca karanlığında güzel melodilerini dinliyordu. Kimse bu kuşun bugüne kadar böyle öttüğünü işitmemişti. Atatürk, kafesi indirip masanın kenarına koymamı emretti. Kafesin kapısını açarak yakalamaya çalışırken kuş elinden kaçtı. “Aman yakalayayım” deyip ayağa kalktı. İkimiz yakalamaya çalışırken Çan Kay Şek’in hediyesi Çin yapımı normal bir insan boyundaki vazonun kenarına konmasıyla içine düşmesi bir oldu. O zaman işittiğime göre bu dört vazonun her birinin değeri 45.000 lira civarındaymış. İkisi burada, ikisi de yemek salonundaydı. “Aman içinde havasızlıktan ölür, hemen kıralım çabuk” diye çırpınarak telâşla bana bağırıyordu. 

Atatürk, İsmet Paşa, Sabiha Gökçen ve arkada Nazım Canca

Ben, “Paşam vazoya yazık olur” dememe rağmen O, ısrarla ille de “kır” diyordu. Ben hemen vazoyu yere yatırdım. Ama içine kol yetişmiyordu. Sağa sola yuvarlamakla kanaryayı oradan çıkarıp yakaladık ve başından, gözlerinden içten sevgiyle öperek kafese koyduk. “Oh başardık” dedi.  Ata’nın o sabah gördüğüm çocukça sevincini izah edemem. Bir kuş için neredeyse elli bin lira ve hatırayı feda etmişti.


Kaynak:Hayatım ve Hatıralarımda Atatürk, Nazım Canca, Yayına Hazırlayan, Damla Asena Daloğlu, Opus Kitap, 2016

Nazım Canca kimdir?

Nazım Canca, askerlik görevini Ulu Önder Atatürk’ün huzurunda Çankaya Köşkü’nde yapmış, askerliğinin bitimine yakın O’nun izniyle Emniyet Teşkilâtı’na müracaat etmiş ve polis olarak Ata’sının Rusça mütercimi, kütüphane memuru ve yakın koruması olarak 10 Kasım 1938’e kadar hizmete devam etmiştir.

Nazım Canca Emniyet Teşkilâtı’nın 6 sicil numaralı polisi olarak Atatürk’ten sonra İsmet İnönü ve Celâl Bayar’ın da yakın korumalığını sürdürmüş, Polis Başmüfettişi olarak emekli olmuştur. Ayrıca bu görevlerinin yanında 1950’de başlattığı çalışmalarının sonucu olarak ülkemizde Judo Federasyonu’nun kurucularından olmuş, Federasyon’un as başkanlığını yapmış, bunun yanı sıra tekvando ve karate federasyonlarının da kurulmasına katkıda bulunarak Polis Akademisi öğrencileriyle Türk Gençliği’ne sayısız sporcu kazandırmıştır. Nazım Canca, 1981’de hayata gözlerini yummuştur.