Atatürk Amerika Basını’nda. (1929)

Amerika basını, o yıllarda Atatürk’ün Amerika’yı ziyaret edeceğini yazmış. Hatta haberin bir bölümünde gurur duyacağınız şu satırlara da yer verilmiş:

“M. Kemal Paşa’yı mutlaka görün, torunlarınız gururla tarihin en büyük adamlarından birini gördüğünüzü söylesin.”

Solda manevi kızının düğününde dans ederken(Viyana denmiş, oysa Ankara’dır), ortada Ankara’daki yaşadığı Köşkü, en sağda ise günümüzde Mustafa Kemal yazılmış. (lakin Atatürk’ün 1923 yılında çekilen fotoğrafıdır.)

İşte haberin tamamı:

“Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘Demir Adam’ı Mustafa Kemal Paşa, nezaket ziyareti için Amerika Birleşik Devletleri’ne geliyor. 

New York, 16 Temmuz – İçinde bulunduğumuz asrın en büyük şahsiyeti olabilecek olan bir adam, bu sene kardeş bir cumhuriyete, A.B.D’ne, nezaket ziyareti yapmak ve reform için bir takım fikirler  edinmek üzere geliyor. 

Bu şahsiyet, Türkiye Cumhuriyeti’nin Reisi ve dünyanın en güçlü milli lideri Mustafa Kemal Paşa’dır. 

Elinizden geliyorsa, Kemal Paşa’yı bu ziyaretinde görmeye çalışın,  böylece torunlarınıza bir gün tarihteki en büyük adamlardan birini gördüğünüzü gururla söyleyebilirsiniz. 

Kemal Paşa, yıkılmakta olan bir imparatorluğun gelenekleri ile Kuran’ın öğretilerinde demlenen sıradan bir Türk çocuğu olarak hayata başladı. 

Ancak bu sıradanlığı çok uzun sürmedi. Çocukken, padişahın askerlerinin parlak giysilerinden etkilenmiş ve onlardan biri olmak istemişti. Babası buna karşı çıkmıştı fakat küçük Mustafa’nın demirden bir iradesi vardı, böylece askeri eğitime başladı. 

NASIL “KEMAL” OLDU

Öğretmeni Mustafa ismini beğenmiyordu ve ona Türkçe’de “haklılık” manasına gelen “Kemal” ismini verdi. O zamandan beri, Kemal isminin hakkını vererek yaşadı. Her zaman haklı oldu; askeri stratejisinde haklı, diplomaside haklı ve ülkesi için neyin iyi neyin kötü olduğunu kavramakta haklı çıktı. 

Keskin zekası yaşla birlikte geliştikçe, Kemal Paşa,  ilerlemeci bir çağ olan 20. asrın ortalarında, ortaçağdan kalma bir monarşi olarak kalan mevcut Türk hükümetinin acizliğini farketmeye başladı.

Aldığı eğitim, Selanik’teki askeri okuldan Konstantinopol’daki Harp Akademisi’ne kadar hem mükemmel bir asker hem de ateşli bir devrimci olmasını sağlamıştır. Sultan ve Halife ünvanı taşıyan Sultan Abdulhamid’e düşman olmuştur. 

Kemal Paşa, gizli bir devrimci cemiyette faal olmuş, tutuklanıp 3 ay boyunca  Konstantinopol’deki emniyet nezaretinde gözaltına alınmıştır. Akabinde Şam’a sürgün gönderilmiş, kendisi oradan gizlice İskenderiye’ye ve Selanik’e geçmiştir. Daha sonra ise Selanik’te orduya katılmasına izin verilmiştir. 

MÜKEMMEL BİR ASKER

Cihan Harbi’nin çıkmasından evvel, Kemal Paşa bütün gücüyle Türkiye’nin İttifak devletlerine katılmasına karşı çıktı, ancak, her iyi vatanperver gibi o da, artık geri dönüş olamayacağını anlayınca Türkiye’nin geleceği için çatışmanın ortasına atıldı. 

Çanakkale yarımadasında,  düşman İngiliz kuvvetlerine kesin  bir yenilgi getiren Türk-Alman kuvvetlerinin tamamının başına geçti. Bu büyük zaferle Kemal Paşa milli bir kahraman oldu. 

Akabinde, Tümgeneral olan Kemal Paşa, Cihan Harbi’nin Rusya cephesinde ve harbin ileri safhalarında ise Filistin’de askeri stratejisini ispatladı. Daha 1917 senesinde Kemal Paşa, müttefikler için umut olmadığını görmüş ve bu görüşünü dile getirmiştir. 

Harp bittiğinde, Kemal Paşa yeni bir siyasi fırka kurdu. Küçük Asya’nın Ankara’sında askeri ve milliyetçi odaklı bir meclis kurdu. 

1919 senesinde Yunanlılarla olan harpteki yenilgiler, Türkleri Kemal Paşa’dan yardım istemeye yöneltti. Türkler, vatanı sadece O’nun kurtarabileceğine inanıyorlardı. Kemal Paşa, milli kuvvetlerin başına geçti ve Sakarya Nehri civarındaki savaş, kelimenin tam anlamıyla Yunan kuvvetlerini yıkıma uğrattı. Harp, kazanılmıştı. Türkiye, Kemal Paşa için çıldırıyordu. Yaşlı imparatorluk için son kaçınılmazdı. 1 Kasım 1922’de sultanlık kaldırıldı. 1301’den beri süre gelen Osmanoğullarının hükümranlığı bitmişti. Eski Osmanlı imparatorluğu nihayete ermişti. 

29 Ekim 1922’de Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi. Kemal Paşa, cumhur reisi seçildi. Kemal Paşa’ya itibar kazandıran bir dizi diplomatik zaferler gerçekleşti. İtilaf devletlerince işgal edilmiş halde olan İstanbul’un işgaline son verdi. 1926 yılında karşı devrimi bastırdı. 

Gözlerini A.B.D. ve Avrupa’ya çeviren Kemal Paşa, vatanını çağdaşlaştırmak için yapılması gereken çok şey olduğunu gördü. 

Haremden cayıldı, fesin yerini batılı şapkalar aldı, kadınların peçelerini açmaları teşvik edildi ve boşanma yasası çıkarıldı. İslam dini halen devletin dini ancak büyük gücü kırıldı. 

Kemal Paşa, Türk alfabesindeki Arap harflerini kaldırdı ve yerine A.B.D’nde ve diğer batı ülkelerinde kullanılan Latin harflerini koydu. Bütün Türklerin yeni alfabeyi öğrenmeleri gerekiyor. 

Bugün, Kemal Paşa, Türkiye’nin dünyanın en demokratik cumhuriyet olduğunu söylüyor. Diğer Türkler’e göre Türkiye’nin George Washington’u olan bu mavi gözlü, geniş omuzlu adam şimdi bizi görmeye ve biz de onu görebilelim diye Amerika’ya geliyor. “

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir