Aşağılık Bir Ölüme Mahkum Olmaktansa Vuruşarak Ölmeyi Tercih Ediyoruz
Sevgili Güzel İnsanlar!
Sevgili Atatürkçüler!
Bu akşam sizlere Atatürk ile ilgili bir anekdot sunacağım. Sanırım beğeneceksiniz. Ama bizim tarih diye masal anlatan tarihçilerimizin anekdotlarından değil. Anekdotları kim duymuş, kim kaleme almış, yazdığı kitabın adı ne, kaçıncı sayfasında onları da yazacağım.
Sizlere her zaman ki sevgi ve saygılarımla.
Mustafa Kemâl Atatürk bütün bir hayatı daha doğrusu kısacık hayatı boyunca, bir Türklüğe, iki Türk Devletine, üç Türk Milletine toz kondurtmamıştır. Bu gün bu aziz IRK hakkında söylenenlerin bir teki O’nun zamanında söylenmiş olsa idi, Mustafa Kemâl Atatürk’ün sadece “M” si, o kimseye dünyayı dar ederdi. Ama O yok ki.
Kurtuluş Savaşı henüz başlamamıştır. Mustafa Kemâl Sivas Kongresi’nin hazırlıkları içindedir. Dar günlerdir. Gece ile gündüzün zaman açısından hiçbir farkı yoktur. Aydınlık veya güneş ışığı sadece O’nun bulunduğu yerdedir. Mustafa Kemâl’in Anadolu günleri sadece iç düşmanlarla değil dış düşmanlarla da boğuşmakla, mücadele ile geçmiştir. Özellikle omzunda üç beş yıldızı olan Fransız, Amerikalı, İngiliz subayı Türkü aşağıladığı ve horladığı günlerdir Mustafa Kemâl’in Anadolu’da olduğu günler. Oysa Türk ırkının temelinin onur ve özgürlük olduğunu bu çok yıldızlı paşalar bir türlü anlamak istemezler. Bu ırk ki, bir bütün tarih boyunca bu kutsal iki özelliği uğruna canını vermekten asla çekinmemiştir. Çünkü yaşamak için ölümü göze alanların ebediyen ölmeyeceğini bu ırk tecrübesiyle öğrenmiştir. General Harbord yanında Kurmay Başkanı General Pershing olduğu halde Mustafa Kemâl Paşa’yı çıktığı zafer yolundan döndürmek amacı ile Sivas’a gelir. Bu gün Müze olarak kullanılan binanın bir odasında Mustafa Kemâl Paşa her iki Generali de kabul eder. Kısa bir sohbetten sonra General Pershing şöyle der:
– Paşa Hazretleri, Türk tarihini okudum. Milletiniz büyük komutanlar yetiştirmiş, büyük ordular hazırlamıştır. Bunları yapan bir millet elbette bir medeniyet sahibi olmalıdır. Takdir ederim. Ama, bugünkü duruma bakalım. Başta Alman müttefikinizle bir dört yıl harb ettiniz, yenildiniz, dördünüz bir arada yapamadığınız şeyi, bu durumda tek başınıza yapmayı nasıl düşünebiliyorsunuz? Fertlerin intihar ettikleri zaman zaman görülür. Bir milletin intihar ettiğini mi göreceğiz?
Mustafa Kemal generale “Teşekkür ederim,“ dedikten sonra.
– Tarihimizi okumuş, bizi öğrenmişsiniz. Fakat şunu bilmenizi isterdim ki biz emperyalist pençesine düşen bir kuş gibi yavaş yavaş aşağılık bir ölüme mahkûm olmaktansa babalarımızın oğulları olarak vuruşa vuruşa ölmeyi tercih ediyoruz.
General ve arkadaşları sessizce ayağa kalktılar.
– Biz de olsak böyle yapardık!
Kaynak: Falih Rıfkı Atay. Çankaya. Bateş Kitapevi.İstanbul Baskı: 1960. S. Anı ve Fıkralar Kısmı.
Eriş Ülger