Ali Canip Yöntem’in Hayatı

Ali Canip Yöntem, 1303 (1887) de Üsküdar’da doğdu. Babası Evkaf nezareti cihat kalemi hülefasından Halil Saip bey, onun da babası Ahmet Canip efendidir.

Kanlıcalı olan dedelerinden bir çoğu Evkaf memurlarındandır. Annesi, Anapa müftüsü İslâm efendinin kı­zı Hafize Nuriye hanımdır. Ali Ca­nip, Üsküdar’da Gülfemhatun mek­tebinde ve Toptaşı askerî rüştiye­sinde okuduktan sonra Selâmsız’da­ki Fransız mektebine iki yıl de­vam etti.

Pederinin 1902’de Evkaf muhasebeciliği ile İstanbul’dan Selânik’e uzaklaştırılması üzerine Ali Canip Selanik Mülkî İdadisi’nde okudu ve 1906’da bu mektebi bitire­rek İstanbul Hukuk mektebine gir­di, bir sene bu mektepte bulundu. Daha sonra Selânik’te yeniden açı­lan Hukuk mektebine devam etti. Bu mektebin dört senelik tahsilini ikmal eyledise de bazı derslerden mezuniyet imtihanına girmedi.

Ali Canip, Hukuk’a devam ederken Se­lanik İttihat ve Terakki mektebinde tarih ve edebiyat, Ziraat mekte­bi âlisinde kitabeti resmiye ve hu­susiye, Romanya mektebinde de türkçe tedris etti.

1909’da İstanbul’da teşekkül et­miş olan Fecriâtî zümrei Edebiyesi’ne Selânik’ten muhabir âza olarak iltihak etti. İstanbul’da Servetlfünun, Âşiyan ve Selânik’te Bahçe, Kadın ve daha sonra Genç kalem­ler adını alan Hüsün ve Şiir mec­mualarına şiirler ve makaleler yaz­dı.

1911 de Genç kalemler mecmuası başmuharriri oldu. Bu mecmuada kendi imzası ile olan yazılarından başka «Yekta Bahir», «Celâl Sa­kıp», «Gökalp» müstearları ile de bir çok yazısı intişar etti. 1912 de Selânik’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine oradan ayrılmak mecburiyetinde kalan Ali Canip, Çanakkale sultanîsi edebiyat ve fel­sefe muallimliğine tayin ve 1913’de İstanbul’da Gelenbevi sultanîsi edebiyat ve felsefe muallimliğine nakledildi.

1914’te İstanbul Darülmuallimini edebiyat muallimi oldu. Bu vazifeleri ifa ederken İstanbul’da çıkan Türk yurdu mecmuası ile Yeni Mecmua’ya devamlı yazılar yazdı ve 1917 – 1918 yılları arasın­da Darülfünun’da teşekkül eden ve lise kitaplarını ihzara memur edi­len komisyonda âzalık etti.

1921’de Millî hükümete iltihak eden Ali Canip o tarihte Trabzon lisesi mü­dürlüğüne, 1922’de Giresun Maarif müdürlüğüne, 1923’te Maarif mü­fettişi umumîliğine tayin olundu. 1924’de kendi arzusu ile tekrar mu­allimliğe dönerek İstanbul Erkek Muallim mektebi ile Kabataş lisesi edebiyat muallimliğini üç yıl ifa et­ti. Bu sırada bir yıl kadar Darülfünun Edebiyat Fakültesi’nde Yah­ya Kemal’den inhilâl eden dersi ve­kâleten deruhte ettiği gibi, mülga tarih encümeni âzalığında da bulundu ve İstanbul’da münteşir Ha­yat ve Türkiyat mecmualarında devamlı yazılar yazdı. 1927’de tekrar Maarif müfettişi umumîliğine geçen Ali Canip, 1934 devresinde Or­du’dan mebus seçildiği gibi aynı yıl içinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti merkez heyeti âzalığına intihap olundu.

Son intihap devresinde de mebusluğunu muhafaza eden Ali Canip, Türk Dil Kurumunun lügat kolu başkanlığını da ifa et­miş idi.

Ali Canip daha idadide talebe iken şiir yazıyor ve Selânik’te mektep dahil ve haricinde şair olarak tanılıyordu. 1904 – 1906 yıllarında Selânik İdadisi’nde ve 1906 – 1907’de İstanbul Hukuk mektebinde kendisi ile sınıf arkadaşı olmak zevkini ihraz ettiğim Ali Canip’in daha o yıllarda büyük bir şiir mecmuası teşkil edecek kadar şiirleri ve 1906’da tertip ve telif ettiği bir edebiyat kitabı olduğunu hatırlıyorum. Kıs­men Divan edebiyatı ve daha son­ra kısmen Edebiyatı Cedide tarzın­da yazılmış şiirlerini edebiyat mu­allimimiz merhum şair muallim Cudî dahi takdir ederdi. «Lisan hu­susunda yeddi tulâsı» olan hocamı­zın bu takdiri Ali Canip’in daha o zamandan dilimizdeki kudretini ifadeye kâfidir.

Canip, ikinci Meşrutiyet’ten sonra ibdaî şiirlerini neşre başladı. Fakat en çok faaliyetini edebiyatımızın millieşmesi ile millî dilimizin özleşmesine hasrediyor, buna dair ma­kaleler yazıyor, ve edebiyat âlemi­nin o zaman tanınmış büyük şahsi­yetlerde mücadelelerde bulunuyor­du.

1902’den 1912’ye kadar yazdı­ğı şiirlerden pek az bir kısmım toplayarak daha sonra 1918’de Geçti­ğim Yol adlı şiir mecmuasını neş­retti. 40 sayfadan ibaret olan bu kitapta şairin aruz vezni ile yazıl­mış yalnız 18 manzumesi vardır. Halbuki muhtelif mecmualarda inti­şar ettiği halde bu kitaba alınma­mış nice şiirleri mevcuttur.

Ali Canip Yöntem, bize, konuşu­lan saf, sade, terkipsiz ve tabiî türkçe ile 1910 tarihinden İtibaren özlü ve güzel şiir örnekleri vermeye başlamıştır. Mevzularını daima ya­şadığımız muhitimiz içinde, memleketimizde bulan şair eski klişeci­likten kendini kurtarmaya ve daima kendimizin şairi olmaya çalışmış ve sanat dilinin bütün inceliklerini bi­len Canip mevcut kelimelere yeni mânalar vermek kudretini eserle­rinde yer yer göstermiştir.

Ali Canip, Ömer Seyfettin merhu­mun da işaret ettiği gibi hakikaten «bir aşk çocuğu»dur. Birçok şiirin­de aşkı terennüm etmiştir. «Benim aşkım» adlı manzumesinde:

Benim aşkım, bu bir çiçek ki uzun

Ömrü yoktur, hemen so’ar ve erir

Kır, kopar, her yerinde bir solgun

Tazelik var ki bak ne hoş!..

Kır, kopar, lâkin atma, sakla onu,

Bir zaman sonra bir hediyem olur

Sana öksüz, hazin, bükük boynu… diyen şairin bu hazin ve munis aşkı «Gözlerin», «Git», «Geceleri­miz», «Beni teket» adlı ilk manzu­melerinde bütün inceliğile billûrlaşmıştır.

Canip sonra «triolet» tarzında ter­tip edilmiş onar mısralı zarif mev­zular arasında dolaşmıştır: «Sokak feneri», «Şimşek», «yaprak», «Ke­lebek», «Kartal» manzumeleri bu nevidendir. Fakat şairin en mütekamil şahsiyeti bilhassa «Eylülün denizi» gibi manzumesinde görünür ki, bu parçalar, doğan millî Türk şiirinin, artık ahenksiz, plâstik ve zihnî olmayan yeni şiirin o tarihte birer müjdecisi olmuştur.

Ali Canip, 1912 – 1913 tarihinde­ki makalelerinden bir kısmını Mil­lî edebiyat meselesi ve Cenap Bey’­le Münakaşalarım adlı kitabında toplayarak 1918’de neşretti. İki kısım­dan ibaret olan bu eserin birinci kısmında bilhassa Edebiyat ve halk Edebiyat ve Hads, Edebiyat ve milliyet gibi makaleler ve ikinci kıs­mında Cenap’a yazdığı altı mektup vardır.

Ali Canip 1926’da kaleme alarak o tarihten beri liselerde okunan ve on iki defa basılan Edebiyat kitabı ile birkaç neslin edebî terbiyesine bihakkin hizmet etmiştir. 1927’de intişar eden Epope ve edebî nevilerle mesleklere dair malûmat, Naima tarihi, Leylâ ve Mecnun, 1931’de çıkardığı Türk edebiyatı antolo­jisi ve 1935’te basılmış olan Ömer Seyfettin – hayatı ve eserleri adlı kitapları ile, Hayat mecmuasında intişar eden «Onsekizinci asırda Türk şairleri» adlı makalelerde ve diğer kıymetli yazıları ile edebiyatta­ki vukuf ve irfanını hem ispat etmiş, hem müfit olmuştur. Türk Dil Kurumundaki lügat tara­malarını idare ederek, ileride vücut bulacak Büyük Türk Lügati için binlerce, yüz binlerce kelime fişi hazırlatmaya çalışmış ola Ali Canip, sa­kin ve vakarlı bir ilim adamının bü­tün vasıf ve meziyetlerini göster­mekte ve unutulmaz, esaslı hizmet­lerde bulunmuştur.


M. Behçet Yazar