Ahmed Bey Muaveneti Milliye ile Golyatı Nasıl Batırmıştı?
Bu haber, 24 Mayıs 1938’de Abidin Daver imzasıyla yayımlanmıştır.
18 mayıs 1938 günü sessizce ölen kahraman Türk denizcisinin 13 mayıs 1915’te kazandığı şanlı zafer.
Geçen cumartesi günü Dahiliye Vekili ve C.H.P. Genel Sekreteri Şükrü Kaya’nın, gazetecilerle yaptığı hasbıhal arasında, Türk’ün kahramanlıklarından ve Türk kahramanlarından bahis açıldı.
Şükrü Kaya, her biri bir yiğitlik destanı haline konulabilecek olan ve konulması lâzım gelen bu kahramanlıkların yazılmamasından pek haklı olarak şikâyet etti. Bu arada, Muaveneti Milliye muhribi ile Golyat zırhlısını batıran Elâzığ saylavı Ahmed Saffet’in de ismi geçti. Şükrü Kaya, bu kahraman Türk denizcisinin adını zikrederken merhum, dedi. O zaman, büyük bir teessürle öğrendim ki Ahmed Saffet ölmüştür. Matbaaya geldim, gazete koleksiyonlarını karıştırdım ve vefatı haberinin yalnız bir iki gazetede, yalnız birkaç satırla yazıldığını gördüm. Onun Büyük Harp’de yaptığı büyük kahramanlıktan bahis bile yoktu.
18 mayısta, Ankara’da ebediyen hayata gözlerini kapayan bu Türk denizcisinin bu kadar sessizce sönüp gitmesine gönlüm razı olmadı. Onun öldüğünü bildiren haberi nasılsa göremediğime çok müteessirim. Biraz geç de olsa bu kahraman denizci için birkaç satır yazmakla, onun ölümü karşısında Türk matbuatının gösterdiği kadirnaşinas sessizliği ihlâl etmek ve ruhundan özür dilemek istiyorum.
Ahmed Saffet merhumun, bahriyede en son vazifesi, bahriye erkânıharbiye reisliği idi. Bahriye Vekili îksanın Vekâleti zamanında, izzeti nefisleri kırıldığı için, teessürlerinden askerlikten istifa eden kıymetli deniz subaylarımızdan biridir. O, hayatında, Golyat zırhlısını nasıl batırdığını bana bizzat kendisi anlatmıştı, fakat ne büyük ve ne kahramanca bir tevazu ile…

Çanakkalede kara muharebelerinin yeni başladığı ve çok şiddetle devam ettiği 1915 mayısında, İngiliz harp gemileri Morto limanına giriyor ve Türk siperlerini gece gündüz yandan ve geriden dövüyorlardı. Bu gemilere baskın şeklinde bir torpido hücumu yapılması takarrür etti. Bu işe Muaveneti Milliye muhribi memur edildi. Bu gemi kıdemli yüzbaşı Ahmed Saffet Bey’in kumandasında idi. Fakat, Alman Amirali her gemiye olduğu gibi Muaveneti Milliye’ye de Fiyerle isminde bir Alman subayı ile bir kaç Alman gediklisi vermişti. Fiyerle hayli zamandan beri muvazzaflıktan çıkmış bir ihtiyat zabiti idi; bir deniz subayı olarak kıymeti sıfıra yakındı. Gemide 25 Türk zabiti ile 85 Türk neferi vardı. Almanlar ise iki zabitle bir makine gediklisinden ve 12 neferden ibaret idiler.
Gemiyi hücumun başından sonuna kadar Türkler idare ettikleri halde, Almanlar, bütün bu şerefli macerayı kendileri yapmış gibi görünür ve tefahür ederler. Muaveneti Milliye, 12 mayıs günü akşamı, karanlıkta, mayın hatlarımızın yerlerini gösteren şamandıralar arasından geçerek Boğaz methaline doğru ilerilemeye başladı. Yüzbaşı Fiyerle ile diğer bir Alman deniz zabiti bu mayın hatları arasından geçerken fena halde korkmuşlardı. Çünkü hava gittikçe kararıyor, Boğaz’da hiçbir fener yanmıyordu. Muaveneti Milliye de hiçbir ışık yakamıyordu. Fakat Ahmed Bey, bir iki gün evvel, Yeniköylü binbaşı Nazmi Bey’le beraber bir motorbotla mayın hatları arasında dolaşmış; mayın hatlarımızın yerlerini plân üzerinde ve denizde tetkik etmişti. Almanların korkmakta hakları da yok değildi.
Muaveneti Milliye’yi dört tehlike bekliyordu:
1 – Karanlıkta cereyanlarla karaya oturmak,
2 – Mayın hatlarımızın arasına düşüp berhava olmak,
3 – Serseri Ramiz mayınlarına çarpmak,
4 – Düşmanın tayyare, denizaltı gemisi ve muhriplerinin hücumuna uğramak.
Gemi, Almanların iddia ettikleri gibi buralarını hiç tanımayan Fiyerle’nin değil; bilâkis Boğaz’ı karış karış bilen, Ahmed Bey’in idaresinde, Morto koyuna kadar sokuldu. Orada yatan İngiliz zırhlısı, kendisine yaklaştığı zaman muhribi gördü ve işaretle parolayı sormaya başladı. Ahmed Bey, bu suallere beynelmilel işaretle – Hazır ol! Hazır ol! Diye cevap veriyordu.
Bu işaret, düşmanı şaşırtmıştı. Ahmed Bey bu şaşkınlıktan istifade ederek üç kovanının üçünü de boşalttıktan sonra, süratle uzaklaşmaya başladı. Morto limanında yatan zırhlıda müthiş bir iştial oldu ve kızıl bir alev yükseldi. İngiliz muhripleri, Muaveneti Milliye’yi kovalamaya başladılarsa da geç kalmışlardı. Maamafih muhribimiz tam yolla seyredemiyordu. Çünkü bacasından alev ve kıvılcım saçıyordu. Bu kızıllık mevkiini İngiliz muhriplerine gösterebilirdi. Önce 20 mili geçen süratini 7 – 8 mile indirdi ve Rumeli kıyısının gölgesi altında mayın hatlarımıza doğru avdete başladı. Bir müddet Soğanlıdere önünde yattıktan sonra, düşman muhriplerinin yaklaştığını görünce, her tehlikeyi göze aldırarak tekrar mayın hatlarımıza doğru yürüdü.
Karanlık ve sis yüzünden büyük tehlikeler atlatarak nihayet, mayın hatları gerisine, Çanakkale’ye avdet etti. Muaveneti Milliye’nin batırdığı gemi, 13,156 tonluk Golyat zırhlısıydı. 700 kişilik mürettebatından süvarisi de dahil olmak üzere 570 kişi boğulmuştu. Bu deniz devine 13 mayıs günü hakikaten uğursuz gelmişti; çünkü o günün ilk saatinde denizin dibine inmişti. İşte merhum Ahmed Saffet, Büyük Harp içinde, böyle şanlı bir zafer kazanan kahraman bir Türk denizcisidir.
1915 yılında yapılan ve katî bir muvaffakiyetle neticelenen bu parlak torpido baskın ve hücumu, o tarihte, hiçbir donanmaya nasip olmamıştı. Onun içindir ki Almanlar, bu zaferi ve onun büyük şerefini, yüksek kahramanlığını hemen kendi dağarcıklarına atmak istediler. Ölümü de hayatı gibi sessiz ve mütevazı geçen bu kahraman Türk denizcisinin adını her Türk’ün hürmetle anmasını dilerim.
ABİDİN DAVER