Abdürrahim Tuncak Anlatıyor – 9

‘İzmir eşrafından Uşakizade Muammer Bey’in kızıyım’ demiş. Avrupa’dan yeni geldim. Ailem hâlâ orada. Göztepe’de büyük bir köşkümüz var. Ben köşkümüzde yalnızım. Sadece aşçılar, uşaklar ve bahçıvanlar var. Köşk hemen hemen tamamen boş. Ben bu köşkü Mustafa Kemal Paşa’nın emrine tahsis etmek istiyorum. Bizi kurtaran bir kahramanı ben burada böyle küçük bir binada bırakmak istemem.’

Mustafa Kemal Paşa, Avrupa’dan Yeni Dönmüş ve Üç Yabancı Dil Bilen Latife Hanım’la Tanışıyor 

Mustafa Kemal Paşa, İzmir’de Kordonboyu’nda bir binada kurmuş karargâhını. Bu bina, onun çalışmaları için hem küçükmüş hem de korunması güç bir yerdeymiş. ‘Karşıyaka’da Kral Constantin’in kaldığı köşkü hazırlatalım, karargâhınızı oraya taşıyın’ önerisinde bulumuş arkadaşları. Mustafa Kemal Paşa, bu köşkü görmek istemiş.

Arkadaşları ile birlikte Karşıyaka’ya gidip tam köşke gireceği sırada köşkün merdivenlerine baştan başa Yunan bayraklarının serilmiş olduğunu görmüş. Birden kızmış: ‘Kim yaptı bu saygısızlığı?’ diye bağırmış ve çevresindeki herkese dönerek emretmiş: ‘Kaldırın’ demiş. Kral Constantin’in kaldığı köşkün merdivenlerindeki Yunan bayrakları kaldırıldıktan sonra ancak, basamaklara basmış, merdivenden çıkmış Mustafa Kemal Paşa.

Köşkün büyükçe bir balkonu varmış. Mustafa Kemal Paşa, bu balkona çıkmış, balkondan görünen körfez manzarasını bir süre seyretmiş, sonra da dudaklarını bükmüş, burayı beğenmediğini bildirmiş: ‘Burayı beğenmedim’ demiş. ‘Burada Constantin kalmış… Biz kalmayalım.’

Bu olaydan üç dört gün sonra, Kordonboyu’ndaki karargâha bir hanım gelmiş. ‘Mustafa Kemal Paşa’yı göreceğim’ demiş aşağıdaki görevlilere.

Aşağıdaki görevliler sormuşlar:

‘Mustafa Kemal Paşa, sizi tanır mı?’ demişler.

Hanım da, Mustafa Kemal Paşa’nın kendisini tanımadığını söylemiş; fakat onu görmek için yine ısrar etmiş. Görevliler bu kez sormuşlar: 

‘Kimsiniz?’ demişler. 

Hanım, görevlilerin bu sorusunu şöyle yanıtlamış: 

‘İzmir eşrafından Uşakizade Muammer Bey’in kızıyım’ demiş. ‘Avrupa’dan yeni geldim. Ailem hâlâ orada. Göztepe’de büyük bir köşkümüz var. Ben köşkümüzde yalnızım. Sadece aşçılar, uşaklar ve bahçıvanlar var. Köşk hemen hemen tamamen boş. Ben bu köşkü Mustafa Kemal Paşa’nın emrine tahsis etmek istiyorum. Bizi kurtaran bir kahramanı ben burada böyle küçük bir binada bırakmak istemem.’

Görevliler, Uşakizade Muammer Bey’in kızının bu önerisini yaverlere ulaştırmışlar. Yaverler de aynı sözleri, Mustafa Kemal Paşa’ya nakletmişler. ‘Gelsin’ demiş, Mustafa Kemal Paşa. 

İzmir eşrafından Uşakizade Muammer Bey’in kızı Latife Hanım, İzmir, Göztepe’deki “baba köşkü”nde

Uşakizade Muammer Bey’in üç yabancı dil bilen, Avrupa görmüş kızı Latife Hanım, Mustafa Kemal Paşa’nın huzuruna çıkarıldığında, kendisini önce selamlamış, sonra kutlamış, daha sonra da, biraz önceki davetini ona da yapmış. Mustafa Kemal Paşa, bu içten daveti dinledikten sonra ayağa kalkmış:

‘Peki kızım’ demiş. ‘Yarın gelir, köşkünüzü görürüm.


İzmir eşrafından Uşakizade Muammer Bey’in Göztepe’deki köşkü, geniş dallı yüksek ağaçlarla dolu bir bahçenin ortasındaydı. Köşk sahibinin Avrupa’dan yeni dönmüş, üç yabancı dil bilen kızının bir gün önceki daveti üzerine Mustafa Kemal Paşa, arkadaşlarıyla gittiğinde köşkün bahçesinde davet sahibi Latife Hanım tarafından karşılandı. Mustafa Kemal Paşa, köşkü gezdikten sonra, çok beğendiğini söyledi: ‘Sizi rahatsız etmezsek, bir iki gün kalalım’ dedi Latife Hanım’a. 

Mustafa Kemal Paşa İzmir’de

Selamlık bölümünde yaverlerin kaldığı Muammer Bey’in köşkünde Mustafa Kemal Paşa, arkadaşlarıyla birlikte çok rahat bir çalışma ve dinlenme olanağı buldu. Köşkte, Mustafa Kemal Paşa’yla birlikte kalan Fethi Bey ve Ali Fuat Bey, bu çalışmalar arasında ona bir öneride bulundular:

‘Yaşınız giderek ilerliyor, paşam’ dediler. ‘Artık sizin de evlenmeniz zamanı geldi. Latife Hanım, çok kültürlü bir hanımefendi. Ayrıca bizi de burada çok iyi ağırlıyor. Kendisiyle evlenmeyi düşünmez misiniz?’

Mustafa Kemal Paşa’nın akrabası olan Fuat Bulca Paşa, Ankara garnizon komutanıydı. Bir gün köşke geldi ve annemden izin istedi: ‘Mustafa Kemal Paşa İzmir’den dönüyor’ dedi. ‘Biz kendilerini Polatlı’da karşılayacağız. İzin verirseniz, Abdürrahim’i de götürmek istiyorum Polatlı’ya. Salih Bey’in oğlu Cemil’i de götürüyorum.’

Annem izin verdikten sonra Fuat Bulca Paşa beni aldı, trene götürdü. Polatlı’ya giden tren, özel bir trendi. İçindekiler hep, Mustafa Kemal Paşa’yı karşılamaya gidenlerdi. Çocukluk arkadaşım Cemil’le (Bozok) birlikteydik.

Fuat Bulca

Akşam Polatlı’ya geldiğimizde, Mustafa Kemal Paşa’nın treni henüz görünürlerde yoktu. Kim olduğunu bilemeyeceğim bir yetkili geldi, açıklama yaptı:

‘Bildiğiniz gibi Afyon dolaylarında demiryolu tahrip edilmiş durumda’ dedi. ‘Mustafa Kemal Paşa’yı İzmir’den getiren tren, yolun tahrip edilmiş bölümüne gelince duracak ve trende bulunanlar inip, bir dekovile binecekler. Dekovil, yolun tahrip edilmiş bölümünde yapılan özel dekovil hattından geçtikten sonra, tren yolunun tahrip edilmemiş bölümüne gelince duracak. Dekovildeki yolcular, bu bölümde yeniden inecekler ve yolun normal bölümünde bekleyen özel trene geçecekler. Mustafa Kemal Paşayı getiren trenin Polatlı’da biraz geç beklenmesinin nedeni budur.’ 

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını İzmir’den getiren tren, gece yarısına doğru geldi Polatlı’ya. Ankara’dan bizim geldiğimiz karşılama treni ile İzmir treni, aynı hat üzerinde burun buruna gelmişcesine duruyorlardı. 

İzmir treni durunca Fuat Bulca Paşa, Cemil’e ve bana oturduğumuz yerden kalkmamamızı söyleyerek gitti. Fuat Bulca Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya, beni de getirdiğini söylemiş. Mustafa Kemal Paşa, hemen Salih Bey’e (Bozok) emir vermiş: ‘Abdürrahim’i bana çağır’ demiş.

Mustafa Kemal Paşa’nın trenine alınıp, onun vagonuna götürüldüm. Vagonda yerde, bir yer yatağı seriliydi. Mustafa Kemal Paşa beni görünce, yanaklarımdan öptü. ‘Annem nasıl?’ diye sordu.

‘Çok iyidir paşam’ dedim.

‘Ben yokken hastalanmadı ya?’ diye sordu.

‘Hayır, Paşam’ dedim. ‘Hiç hastalanmadı. Evde sevinçle sizi bekliyor.’

Annesinin sağlık durumunu öğrendikten sonra, beni sordu:

‘Sen nasılsın?’ dedi. ‘Sen de iyi misin?’

İyi olduğumu söyledim ve ekledim:

‘Ben de, evdeki herkes gibi, sizi sevinçle bekliyorum Paşam’ dedim

Yanaklarımı okşadı:

‘İşte geldim’ dedi.

Mustafa Kemal Paşa o gece, vagondaki yer yatağında yattı, biz de kendi trenimize döndük. Fuat Bulca Paşa’ya sordum: ‘Mustafa Kemal Paşa geldi; ama niye burada bekliyor?’ dedim. ‘Ankara’ya niye gitmiyoruz?’

Fuat Bulca Paşa gülmeye başladı: ‘Şimdi gece yarısı’ dedi. ‘Bu saatten sonra hareket edersek, gecenin karanlığında varırız Ankara’ya. Oysa bütün Ankara, İzmir Zaferi’nin kahramanı Mustafa Kemal Paşa’nın dönüşünü bekliyor. Herkes onu karşılamaya hazırlanıyor. Biz de karşılama töreni hazırladık. Onun için geceyi burada geçireceğiz. Yarın sabah da, saat 9 sularında Ankara’ya varacağız.’

Yarın sabah Ankara’ya bir an önce varabilmenin sabırsızlığıyla gözlerimi kapadım, koltuğumda derin bir uykuya daldım.

Sabah çok erken bir saatte Fuat Bulca Paşa beni uyandırdı: ‘Haydi gel Abdürrahim’ dedi. ‘Mustafa Kemal Paşa seni istiyor.’ Bizim trenden indik, onun trenine bindik yine. 

Mustafa Kemal Paşa’nın yüzü sabunluydu. Berberi, onu tıraş ediyordu. Bana yine hal hatır sordu. ‘Birazdan Ankara’ya hareket edecek tren’ dedi. ‘Sen de benim trenimde, burada olursun.’ Ankara’dan gelen karşılama treni yoldan çekildi, yol açıldı. Mustafa Kemal Paşa’nın treni Ankara’ya hareket etti.


Ankara İstasyonu’nda halk toplanmış, Mustafa Kemal Paşa’yı karşılıyordu. Çok düzenli bir karşılama töreni yapıldı. Bu sırada beyazlar giymiş kız çocuklar, boyunlarında asılı sepetlerde Mustafa Kemal Paşa’nın pul büyüklüğündeki fotoğraflarını, toplu iğnelerle vatandaşların yakalarına takıyorlardı.

Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara İstasyonu’nda karşılanışı… Pankartta “Bin Yaşa Gazi Paşa” tümcesi yer almaktadır.

Mustafa Kemal Paşa trenden iner inmez bu kız çocuklardan biri yanına yaklaştı ve boynuna asılı sepetten aldığı bir Mustafa Kemal Paşa fotografını, onun yakasına takmak istedi. Ben, o an Mustafa Kemal Paşa’nın hemen yanında olduğumdan, onun elini uzatıp, yakasına kendi fotoğrafını takmak isteyen kız çocuğun bileğini nasıl yakaladığını çok iyi gördüm.

‘Kızım bu nedir?’ diye sordu Mustafa Kemal Paşa. Kız çocuk, sevinçle yanıt verdi: ‘Resimdir, Paşam’ dedi. ‘Sizin resminizdir.’

Mustafa Kemal Paşa, eliyle bileğinden tuttuğu kolu indirdi, kız çocuğun yanağını okşadı:

Ama ben onu takarsam, biraz ayıp olmaz mı?‘ dedi. ‘Benim resmimin benim göğsüme takılmasına nasıl izin verebilirim ben?’ Kız çocuğun yanakları utancından kıpkırmızı oldu. Mustafa Kemal Paşa, onun yanağını bir kez daha okşadı.

İstasyondaki muhteşem karşılama töreninden sonra Mustafa Kemal Paşa, istasyondan meclise kadar yol boyunu dolduran binlerce Ankaralı’nın sevgi gösterileri arasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geldi. Bizi ise, doğruca Çankaya Köşkü’ne çıkardılar. 

Zübeyde Hanım benim geldiğimi görünce hemen yanına aldı beni: ‘Paşa nasıl?’ diye sordu. ‘Çok zayıflamış mı?’

‘Hayır’ dedim. ‘Çok iyi gördüm. Biraz sonra siz de göreceksiniz. Polatlı’ya geldiğinde ilk iş beni çağırdı, sizin sıhhatinizi sordu.’

Mustafa Kemal Paşa o gün akşamüstü gelebildi Çankaya’ya. Annesinin elini öptü, onunla kucaklaştı. ‘İsmet Paşa Mudanya’ya gitti, onunla konuşmam lazım’ dedi ve Mudanya Mütarekesi’ni imzalamak için Mudanya’ya giden İsmet Paşa’ya, Ankara’dan talimat verdi. Sonra da Zübeyde Hanım’ı aldı, birlikte bir odaya çekildiler.

İçeride konuştuklarını Zübeyde Hanım daha sonra anlattı: ‘İzmir’in eşrafından bir hanım kız, baba köşkünü Paşa’ya tahsis etmiş’ dedi. ‘Paşa’yı da çok iyi ağırlamış. Hatta arkadaşları da takılmışlar. ‘Zamanın geçiyor. Bu hanımla evlensene’ demişler. Ben de, ‘Oğlum, münasip gördüysen alalım… Doğru, zamanın geçmek üzere dedim.’ Mustafa Kemal Paşa, annesinin bu sözü üzerine ona şu karşılığı vermiş:

‘Anne, sen beğenirsen evlenirim ancak’ demiş. ‘İstersen seni İzmir’e yollayayım. Hem biraz tebdil hava edersin. Doktorlar da zaten deniz havası tavsiye ediyorlar. Bence gitmen için mevsim de müsaittir. Ekim, kasım geliyor. Ankara’nın havası biraz sert olur bundan sonra. Oysa İzmir’in havası yumuşaktır. İzmir’de, bu hanımı da görürsün. Beğenirsen, evlenirim.’

Zübeyde Hanım, hem tebdil hava etmek, hem de Latife Hanım’ı görmek için İzmir’e gitmeyi kabul etmiş. ‘Yanına kimi almak istersin anne?’ diye sormuş Mustafa Kemal Paşa. Zübeyde Hanım da ‘Ayşe’yle Abdürrahim olsunlar… Onları ben isterim. Sen başka kimi verebilirsen yolla’ demiş. Zübeyde Hanım, kendisine bakan Ayşe’ye ve bana bunları söyledikten sonra, ‘Hazırlanın bakalım’ dedi. ‘Yol göründü.’

Bu konuşmadan on gün sonra annemle birlikte İzmir’e hareket ettik. Salih Bey (Bozok) ve eşi, Ali Çavuş, Ayşe Abla, annem ve ben, birlikte gidiyorduk trende…


Gelecek yazı: Kendisini Karşıyaka istasyonunda karşılayan Latife Hanım’ı, samimiyetle itiraf edeyim, Zübeyde Hanım hiç de beğenmedi: ‘Pek de ufak tefekmiş’ dedi. Sonra, etraftakilere duyurmamaya çalışarak Salih Bey’e şöyle dedi:’Bu tren dönemez mi? Ankara’ya geri dönemez miyiz?’