1923-1938 Komünizm Ve Türkçülük
Temel olarak ideoloji bazında değerlendirmek gerekirse komünizm, sınıflar arası eşitliği sağlamak ve bu görüşte mutabık kalmış olan insanlara refah bir yaşam vaat ediyor olması açısından dikkate değerdir. Fakat uygulama noktasında denetim mekanizmasının bulunmaması, iktidarı ele alan şahsın bu ideolojiyi diktatörlüğe dönüştürmesi bakımından, vaat ettiği faaliyetlerin hayata geçmeyeceği hususu günümüzdeki uygulamalarına baktığımızda açıkça ortadadır.
Komünizmin niteliğinin ortaya çıkarılması açısından hatırlamak gerekir ki, yıllarca Sovyet Rusya’nın boyunduruğu altında kalan Türk devletleri, maddi ve manevi açıdan sömürülmüştür. Bu değerlendirmeyi açacak olursak maddi sömürge, Türk devletlerinin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının alınması şeklinde olup (petrol, doğalgaz, tarım) vb. zenginlikler örnek olmakla, manevi sömürge ise kültür ve medeniyet noktasındadır. Bu sömürge ise Türklüğe dair olan örneğin dil, din ve milli bayramların yasaklanması olarak özetlenebilir, nitekim Sovyet Rusya’nın kendi dilini ve alfabesini zorunlu kılması günümüze dek uzanan Orta Asya Türk Devletleri vatandaşlarının kimlik bunalımına girmelerine neden olduğu söylenebilir. Gerek bu değerlendirmenin perspektifini oluşturmak gerekse olayı daha iyi açıklamak adına, 1864 yılında Çarlık Rusya’nın Dışişleri Bakanı olan Gorkaçov’un açıklamasına bakarak, Sovyet dönemi öncesinde Çarlık Rusya’nın Orta Asya’ya bakışını anlamak açısından önemlidir.
‘’Rusya’nın Orta Asya’da karşılaştığı durum, hiçbir sosyal organizasyon olmayan, yarı vahşi ve göçebe halklar karşısındaki bütün medeni devletlerin problemleriyle aynıdır. Bu tip durumlarda daha medeni olan devletler kendi sınırlarını ve menfaatlerini müdafaa etmek zorunda kalmışlardır. Hudut bölgesinde huzursuzluğu yaratan gruplar cezalandırıldıktan sonra kuvvetlerimizi geri çekmek mümkün olmamıştır. Bu durumda yapılacak iki iş vardır. Ya bütün medenileştirme çabalarından ve menfaatlerimizden vazgeçip oralardan çekilmek, ya da bu vahşiler memleketlerimizin içine gitmektedir. Bizim oralardan geri çekilmemiz Asyalılarca bir zayıflık telakki edileceği için ilerlememize devam edeceğiz. Bu ilerleme nerede durur ve nereye varır orasını kestirmek çok güç…’’(1.) şeklinde noktalanan sözleri Rusların burada yaşayan insanların milli kimliğine bakışları ve gelecekte yürütecekleri faaliyetleri anlamak noktasında önemlidir.
Türk devlet geleneği açısından Türklerin komünizm ideolojisine sahip olması ve muvaffakıyeti açısından çalışmalar yapmasını beklemek gibi ihtimalin olmadığı açıktır. Türkler, binlerce yıldan bu yana gerek yabancı seyyahların gerek devlet yıllıklarında yer alan kayıtlardan anlaşılacağı üzere hükmettiği coğrafyalarda liyakat sistemini esas alması ve adaleti tüm milletler için eşit sağlamasıyla gönüllerde yer tutmuştur. Halkının Türk olmamasına rağmen üstün yöneticilik vasıflarıyla bezenmiş Tolun oğulları, Babür Devleti vb. Türk devletleri dünya tarihine ve dünya medeniyetine adlarını altın harflerle yazdırmışlardır.
Türk’ün özünü oluşturması açısından Türkçülük hiçbir menfaat ve takdir beklemeden ülke ve millet bekası adına çalışmak, gayret göstermek ve mücadele içerisinde bulunmaktır. Kendisini maneviyatta Türk olarak hisseden her birey birer Türkçüdür, ırk olarak şahsına hiçbir yücelik bahşetmeyen bu fikir ve temsilcileri diğer ırkları da kendisinden aşağı veya kendisine hizmetkâr olarak görmez. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün “fikirlerimin babası” olarak nitelendirdiği Ziya Gökalp, eserinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü “Maamafih (bununla birlikte), Türkçülüğe dair bütün bu hareketler akim kalacaktı (sonuçsuz kalacaktı), eğer Türkleri Türkçülük mefkuresi etrafında birleştirerek büyük bir inkıraz (dağılma) tehlikesinden kurtarmaya muvaffak olan büyük bir dahi zuhur etmeseydi!” şeklinde tanımlamıştır.(2)
Komünizm ve Türkçülüğün siyasi olarak temas halinde olduğu Cumhuriyet döneminde ise barışçıl politikalarla iyi ilişkiler içerisinde bulunulan Sovyet Rusya ve Atatürk dönemi Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında siyasi olarak zaman zaman çekişmeler yaşansa da hatta sınır ihlalleri konusunda anlaşmazlığa düşülse de iyi ilişkilerin korunmaya çalışıldığı muhakkaktır. Fakat bu iyi ilişki, bağımsız ülke olmanın hakkının verilmesi adına belirli kural ve prensipler içerisinde olmasını gerektirmiştir ve tüm bu iyi ilişkilere rağmen fikir olarak komünizmin ülkemizde yayılma alanı bulmasına haklı olarak fırsat verilmeyecektir. Özellikle Türkiye’de komünizm propagandası yapanlar hakkında takibat başlatılması Sovyet Rusya ile ilişkilerin kötüye gitmesinde ortaya çıkan ana basamaklardan bir tanesi olmuştur.(3) Türkiye Cumhuriyeti milli değerler üzerine temeli atılmış bir devlettir. Dönemin Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey’in Elaziz Türk Ocağında yapmış olduğu “Şimdiye kadar millicilik ve Türkçülük bir fikirdi. Onu harekete inkilâp ettiren Cumhuriyetimizdir. Türk istiklâl ve inkılâbının ulu banisi Gazi Mustafa Kemal hazretlerinin inkılâp fırkası olmak üzere tesis ettiği cumhuriyet halk fırkasına millici olmak kastını da ilâve etmiş ve millet ve cihan muvacehesinde Türkçü olduğunu ilan etmiştir.”(4) şeklinde noktalanan sözleri, kurucu kadronun ülküsünü anlamak açısından önemlidir.
Atatürk ve Türkçülük hakkında bir diğer önemli değerlendirmeye, 12 yıl boyunca kütüphaneciliğini yapmış olan Nuri Ulusu’nun anılarında ulaşmak mümkündür.
“Atatürk çok iyi bir Türkçü’ydü. Türklüğün tarihi ve onun en önemli araştırma mevzuu idi. Çoğu zaman da araştırırdı. Atatürk döneminde ilk yolcu gemisine Bozkurt adı verilmişti. Bahsettiğim gibi de sigaralarda Bozkurt amblemi vardı. Türk lirasında Bozkurt yer almıştı. Köşk’te bizleri çağırmak için çalışma masasındaki zilde Bozkurt resmi vardı. Ergenekon Destanı’nın bu ünlü Bozkurt’u Atatürk için adeta Türklüğün vazgeçilmez ve unutulmaz bir sembolüydü. Çokça çocuklara da Bozkurt adı o zaman verilmişti.”(5)
Bu noktada düşüncelerini dikkate almamız gereken önemli şahıslardan birisi ise Cevat Abbas Gürer’dir.
“Türk’ün engin ve taşkın varlık cevherini kendinde bütün haşmetiyle duyan ve bulan Atatürk, yalnız Türk’e ve Türklüğe aşıktı. O; esasen Türk’ün ve Türklüğün ilerlemeye, yükselmeye olan hayati ihtiyacını vaktiyle sezmiş, görmüş ve yine o; büyük asil mayanın cevherinden aldığı ilhamlarla çarelerini bulmuş, dünya medeniyetine milleti eriştirecek yolları çizmiş, daima aynı nurlu yollarda yürümüştü.” 6
Atatürk ve Türkçülük bağlamında yer alan bu açıklamalara baktığımızda, Atatürk’ün şahsiyetinin milli değerler üzerine şekillendiğini ve bilgi, birikiminin Türklüğün bulunduğu konumdan ileri noktalara taşınması adına çalışmalarında çaba gösterdiğini anlıyoruz. Bu sözleri tasdik etmek adına belirtmek gerekir ki, Paris büyük elçisi Fethi Bey’in 1929 Ağustos’unda Reisicumhur şerefine verdiği ziyafette halkın şiddetli tezahüratlarına karşılıksız kalamayan Mustafa Kemal Paşa, “Siz bu akşam benim karşımda milletin bir kitlesi, bir timsalisiniz. Size hitap ederken bütün millete sesimi işittireceğime kaniim. İşitiniz ve işittiriniz: Sizin menfaatiniz için sıhhatini, ömrünü vakfu hasreden adam sıhhattadır. Ve sizin için çalışacaktır. O sizin için yaşıyor.” 7 sözlerini söylemiştir ve halk bu hitaba kayıtsız kalamayarak “Çok yaşa sesleriyle ve sürekli alkışlarla” karşılık vererek minnettarlığını belirtmiştir.
Bu bağlamda ise Türkçülüğün, faşistliği esas almadığını anlamak için, aşağıda belirtileceği gibi bu anlayış, devlet ve millet kenetlenmesiyle bulunulan konumdan daha ileriye gitmek adına çalışmaktır. Fakat bu çalışma binlerce yıldır olduğu gibi diğer milletleri sömürgeleştirmeden, ilim ve fen sahalarında gayret göstererek olmalıdır. Bu noktada hassas olunmaması Türkçülüğü, komünizm ve emperyalizmden farksız yapmaz. Türkçülüğün faşistliği esas almadığını anlamak adına Türk Ocakları ve Halk Fırkasının birleşmesini esas alan tartışmalara baktığımızda bir takım çevrelerin “faşist teşkilatı oluşturuyor” söylemleri, 22 Mart 1931 Tarihi’nde Akşam Gazetesi’nde yer alan habere göre “Faşist teşkilatı yapılacağı doğru değil, Fırka gençlik heyecanına geniş bir inkişaf sahası verecek.” 8 denilmiştir.
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Reis-i Cumhur olduğu yıllarda, meydana gelen ve milli değerler ile örtüşmeyen faaliyetlerde bulunan Komünistler hakkında gerek yurtiçi gerekse yurtdışındaki komünist yayılmacılık üzerinde istihbarat çalışmaları yapılmıştır. Nitekim 01.09.1923 tarihli Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi belgesinde bunun örneğini mümkündür. “Rusya’da Türkçe ve Rusça yayınlanan Yeni Hayat, Rençber, Komünist Başkurt gazeteleri ile komünizm propagandası yapan gazete, belge ve risalelerin yurda sokulmaması”(9) adı altında yetkili makamlara talimat verilmiştir.
22.01.1924 tarihli bir diğer belgede ise “Rusya’nın genel durumu ve komünizm hareketi hakkında istihbarat” adı altında bir yazışma mevcuttur.(10)
Dönemin gazetelerini incelediğimizde resmi belgelere yansıyan bu konu hakkındaki çalışmalara benzer durumlarla karşılaşmak mümkündür. Nitekim 28 Nisan 1929 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Dahili haberleri incelediğimizde “Komünist tahkikatı devam edilmektedir. Yeniden 17 kişi tevkif olunmuş ve İzmir’e gönderilmiştir.”(11) şeklinde açıklamaya rastlanılmaktadır.
1 Mayıs 1929 tarihli Cumhuriyet Gazetesini incelediğimizde ise “Polisimizin büyük muvaffakiyeti, Türkiye Komünist Partisi’nin merkezi keşfedildi” adlı haberde, partinin gizli teşkilatının İstanbul’da ortaya çıkarıldığı aktarılmış ve bu kişilerin arasında Türk olmayan unsurlarında bulunduğu belirtilerek, bu takibatta muvaffak olan üç tane polisin fotoğraflarına haberde yer verilmiştir. (12)
1930’lu yıllarda bu takibatlar TSK’ya kadar uzanmıştır ve orduda komünizm propagandası yaptığı tespit edilen askerlerin ordudan ihracı, Reis-i Cumhur’un imzasıyla onaylanmıştır. Bu konuda ana dayanak olarak Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde yer alan resmi yazışmaları örnek göstermek mümkündür. Bu yazışmalarda kararlar Mustafa Kemal Atatürk’ün onayı ile neticeye bağlanmıştır.
09.11.1932 tarihli “Komünizm propagandası yapmaktan mahkum olan Mu. Üstğm. Sabih’in ordudan ihracı.” (13) ve 26.11.1934 tarihli Cumhuriyet Arşivi’nde yer alan bir diğer kararda “Komünizm suçundan mahkum olan Ütğm. Abdülkadir Efendi’nin ordudan ihracı.”(14) adlı kararları örnek göstermek gerekir.
Türk ordusu içerisinde komünizm propagandası yapan askerlerin ordudan ihracı ivedilikle gerçekleştirilmiştir. Burada belirtilmek istenen ana husus Atatürk’ün diğer devletlerin benimsediği ve rejim olarak kabul ettiği komünizme karşı düşmanca yaklaşmış olması şeklinde değildir. Çünkü Atatürk diğer devletlerin iç meselelerine ve rejimlerine saygı duymuş bir kişiliktir. Fakat konu Türkiye Cumhuriyeti olduğunda hiçbir devletin iç müdahalede bulunmasına razı olmamıştır, nitekim Türkiye’deki komünizm faaliyetlerine karşı tutumu bunun en büyük kanıtıdır. Atatürk’ün Türk Tarihi ve kültürü ile ilgili çalışmalarında daha açık olarak ortaya çıkarılmıştır ki Türklerin başka gelenek ve göreneklerle ortaya çıkarılmış rejim veya akıma ihtiyacı yoktur çünkü Türkler tarih sahnesine çıkmasından günümüze karakterini kültür ve medeniyet noktasında oluşturan ve bu bağlamda Türk Devlet geleneğini oluşturmuş ve gelecek kuşaklara taşımıştır. Türk Tarih Kurumu’nun kurulmasına öncülük eden Atatürk, BELLETEN adı verilen ve üç dilde yayımlanan dergi ile Türk kültür ve medeniyetinin yüksekliğinin dünyaya tanıtılmasına vesile olmuştur. İlkelere dayalı devletinin karşısında belirecek herhangi bir dış akım veya harekete karşı tedbir alarak, gelecekte yaşanacak veya yaşanması muhtemel olaylara engel olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalması adına mesai harcamıştır ve bu uğurda yaşamı sona ermiştir.
KAYNAKÇA:
(1) SÖMÜRGECİLİK BAĞLAMINDA RUSYA’NIN ORTA ASYA VE KAFKASYA POLİTİKASI- FERHAT GÜNGÖR
(2) ZİYA GÖKALP- TÜRKÇÜLÜĞÜN ESASLARI
(3) SÜLEYMAN KOCABAŞ- T.C. DEVLETİ TARİHİ 3 ATATÜRK DÖNEMİ
(4) 2 AĞUSTOS 1929 AKŞAM GAZETESİ
(5) NURİ ULUSU- ATATÜRK’ÜN YANI BAŞINDA
(6) ATATÜRK’ÜN YAVERİ CEVAT ABBAS GÜRER, Cepheden Meclise Büyük Önder ile 24 Yıl, Derleyen: Turgut Gürer
(7)12 AĞUSTOS 1929 AKŞAM GAZETESİ
(8) 22 Mart 1931 Akşam gazetesi
(9) BAŞBAKANLIK CUMHURİYET ARŞİVİ, KURUM: 30-18-1-1 \ KARARLAR DAİRE BAŞKANLIĞI. YER BİLGİSİ: 7-30-11. BELGE TARİHİ: 01.09.1923
(10) BAŞBAKANLIK CUMHURİYET ARŞİVİ, KURUM: 30-10-0-0 \ MUAMELAT GENEL MÜDÜRLÜĞÜ. YER BİLGİSİ: 247-671-26. BELGE TARİHİ: 22.01.1924
(11) 28 NİSAN 1929 CUMHURİYET GAZETESİ
(12) 1 MAYIS 1929 CUMHURİYET GAZETESİ
(13) BAŞBAKANLIK CUMHURİYET ARŞİVİ, KURUM: 30-11-1-0 \ BAKANLIKLAR ARASI TAYİN DAİRE BAŞKANLIĞI. YER BİLGİSİ: 74-31-6. BELGE TARİHİ: 09.11.1932
(14) BAŞBAKANLIK CUMHURİYET ARŞİVİ, KURUM: 30-11-1-0 \ BAKANLIKLAR ARASI TAYİN DAİRE BAŞKANLIĞI. YER BİLGİSİ: 92-42-20. BELGE TARİHİ: 26.11.1934