1918 ve 1919 Senelerinde Görülen Grip Salgını (İspanyol Gribi)
Nakleden: Saim Umar – Kızılhaçlar Birliği Sıhhat Propaganda Servisi Neşriyatından –
25 Aralık 1938 tarihli Kızılay gazetesinde yayımlanan yazı:.
I. Dünya Savaşı’nın sonunda bir çok memleketlerde beliren grip salgını nerede ve ne zaman başlamıştır? Bunu tam bir bilgiyle söyleyecek kimse yoktur. Bugün tam yirmi senelik bir hadise olan bu âfeti incelemek faydasız olmayacaktır.
Grip denilen hastalık her zaman için ve her yerde zayıf bir şekilde mevcuttur, ve bunu tam bir kesinlikle teşhisi zordur. Çünkü bazı sebep ve avamil tahtında olarak 1918’de de bu vahim salgının dünyanın muhtelif mahallerinde türemiş olması olasıdır. 1918 deki bu âfetin İspanyol gribi” ismini alması güya ilk evvel o memleketten başlamış olmasındanmış. İstatistik cetvellerine inanmak icap ederse 1918 tarihinde ihbar edilen hastalık vakaları – ölüm hâdiseleri nadir olmak üzere – 8.000.000’a ulaşmaktadır. Bu sebepten hastalığın meydana çıktığı memlekete komşu memleketlerde sıhhat servisleri koruma hususlarında fazla dikkatli davranmaya lüzum görmemişlerdi.
Hastalık ilk önce İngiltere’ye geçerek bir çok Avrupa milletlerini sarmasına ve süratle yayılmasına rağmen, ilk zamanları fazla tahribat yapmamaktaydı. Hiç kimse bu âfetin 12 aylık bir zaman zarfında I. Dünya Savaşı’nın yaptığı can kaybından fazla nüfus zayiatına sebebiyet verebileceğini tahmin edemezdi.
1918 Temmuzunun nihayetlerine doğru bütün İngiltere’yi ve Avrupa kıtasını sarmış bulunuyordu. Bununla beraber vaziyet yine o kadar öldürücü değildi, fakat o tarihten itibaren başlayan ikinci devre esnasında – tıpkı veba vakaları gibi – bir memleketten diğerine atlayarak, hiç bir ırkı istisna etmeyerek, ticareti felce uğratarak; milyonlarca insanları tırpanlamıştır. Mahiyetleri henüz karanlık perdesi altında bulunan bu tür olası salgınlara karşı ilmin aciz ve cehli bir kere daha meydana kondu.
Gribin bu suretle yayılması sebeplerinden biri de I. Dünya Savaşı’ydı. Bir memleketten diğerine nakledilen askeri kuvvetler, en ziyade genç ve zinde vücutları yere sererek, hastalığı her tarafa taşımıştır. Felâketin yüksek vahameti halk arasında akla gelmez, garip dedikodular doğurmuştur.
Hindistan, bu âfetin çok mahveden darbesine uğramış, genel nüfusunun 30 da birini kaybetmiştir. Bütün memleketlerde bu âfetin ikinci devresi çiçek, kolera, veba ve sarı humma afetlerinin tahribatını gölgede bırakacak bir şiddet elde etti. Bu âfetin ihtilâtları en fazla teneffüs cihazı vasıtasıyla olmuştur.
Hattâ münzevi ve münferit diyarlar bile bu âfetin hücumundan kurtulamadı. Hint Okyanusu’nun ortasındaki küçük Maurice adası bile 375 bin adedine ancak yükselen evlâtlarından 11.000’ini kurban verdi. Orta Afrika’da köyler bir nüfus kalmamak suretiyle mahvoldu ve toprağa gömmeye imkân bulunamayan cesetlerin üzerine kulübe çatıları çöktü.
Grip, bütün küremizi ayni şiddetle pençesi altında ezdi. Afet İberik Yarımadası’ndan Güney Afrika’ya, Kanada’ya, İran’a, Filistin’e ve Afganistan’a kadar ayni şiddetle yayılıp gitti. Bu yayılma ve bulaşmadaki sürat medeniyetin en seri vasıtalarıyla bile takip edilemeyecek bir süratteydi. Bu hale bakılınca akla gelen şey bu âfetin küremizin muhtelif mahallerinde bir anda zuhur etmiş olması ihtimalidir. Fakat bu bu yolda verilen hükmün doğruluğu da kestirilemez.
Bu müthiş olaydan çıkarılan sonuç ne olabilir? İlk bakışta eski karantina sisteminin henüz bulamamış olan memleketleri bu âfete karşı koruyabileceğidir. Bu nazariyenin dayanabileceği bazı örnekler vardır; bunlardan birisi de Avustralya’dır. Bulaşık gemilere karantina uygulamak sayesinde o kıtaya aylarca müddet bu afet girmemiştir. Eğer diğer memleketler de bu usule uymuş olsalardı, bir çok insanın hayatı korunmuş olurdu.
Hastaların şahsen karantinaya tâbi tutulmaları usulü de başarılı olmuş bir tedbir kabul edilir. Diğer tarifiyle toplantı yerlerinde belirecek ilk vakaları ayrı bir yerde tutmak. Bu prensip çevresinde, hastalığın ilk başlangıç anlarında, bir müddet için tiyatro, sinema, konser salonları gibi umumi yerleri kapatmak; evleri sık sık havalandırmak, hastalıklıların aksırıp öksürdükleri anlarda ağız ve burunlarını kapamalarını mecbur bırakmak. Bununla beraber bu işi için özel olarak imal ettirilen maskelerin kullanılması maalesef memnuniyeti mucip bir netice vermemiştir.
Genel sağlığın ve hayat şartlarının iyileştirilmesine ait hiç bir tedbir ihmal edilmemelidir. Ne mekanik vasıtalar, ne hususi ilâçlar meskenlerin temizliklerine ihtimam, gıdaların safiyetine dikkat kadar muvaffakiyet vermemiştir; zira her hangi şekilde olursa olsun, sefalet bu hastalığın en başlı bir etkenidir. İhmal edilmiş nezleler, fazla yorgunluklar da enfeksiyona yol açmaktadır; keza, bütün sari ve nakli kabil hastalıklara karşı olduğu gibi her hususta itidal en kurtarıcı bir tedbirdir.
Kaynak: Kızılay gazetesi, 25 Aralık 1938, sayfa: 2
(Not: Metinde var olan eski sözcüklerin bazıları günümüz karşılıklarıyla değiştirilmiştir.)