19 Mayıs 1919’dan Önceki Günler

Atatürk, Osman­lı İmparatorluğu­’nun Birinci Dünya Harbi arifesinde güttüğü siyasete muhalif olmuş ve bu harbe giriş tarihimizi isabetli görmemiş ve harbin fena sevk ve idare edilişini tenkit etmişti. Kendisi harbin son yıllarında münfe­rit bir sulhe taraftar bulunuyordu. Bu yolda bazı teşebbüslerin­den de bahsedilir.

Mondros Mütarekesinden sonra tamamen ortaya çıkan tehlikeli vaziyeti bertaraf edebilmek düşüncesiyle Harbiye Nazırı olmak arzusunda ısrar etmişti. Son vazifesi olan Yıldırım Orduları  Grup Kumandanlığından İstanbul’a dönen Atatürk burada geniş temaslarda bulunmuş, Şişli’deki evinde eski arkadaşları ile, sivil ve askeri zevatla muhtelif görüş­meler yapmış ve bütün bu görüşmeler esnasında Milli Mücadele­’nin esaslarını hazırlamıştı. Atatürk Şişli’deki evde, bilhassa Fethi Okyar, Rauf Orbay’la sık sık görüşü­yor, Anadolu’dan gelen kumandan arkadaşlarını kabul ediyor, bun­lardan General Ali Fuat Cebe­soy, Kâzım Karabekir ve General Refet Bele ile Milli Mücadele esaslarını kararlaştırıyordu. Şişli­’deki evde kendisini ziyaret eden­ler arasında İsmet Bey de vardı.

Bu yazı Atatürk’ün Samsun’a ha­reket etmeden evvel yaptığı bazı ziyaretlerin ve çalışmalarının tarihlerini tespit etmektedir.

31 ekim 1918 — Mustafa Kemal’in Yıldırım Orduları Grup Kuman­danlığı’na geçmesi.

13 kasım 1918 — Mustafa Kema­l’in İstanbul’a gelmesi.

Eski yaveri Cevat Abbas Gürer «Atatürk’ün zengin tarihinden bir kaç yaprak» isimli hâtıraların­da bu gelişin hikâyesini şöyle an­latmaktadır:

İstanbul’a geldiğimiz günü hiç unutmam. Şehrin çok hazin bir hali vardı. İstanbul, hasım donanmalarının limana girmeleri felâketinin matemini tutuyor, bu büyük matemine Atatürk’ü de ortak edi­yordu. Atatürk’le ben askeri sevkıyatin bir köhne motoru ile de­niz ortasında yaslanan bu çelik ormanın içinden geçiyorduk. Ata­türk’ün zarif dudaklarından «gel­dikleri gibi giderler» cümlesini işittiğim zaman Mütareke’nin do­ğurduğu derin ve elemli ümitsiz­liği derhal unutmuştum. Cevabım­ da istical ettim. «Size nasip ola­cak, siz bunları kovacaksınız Pa­şam», dedim, gülümsedi, aziz ba­şının içinde tecessüm etmeye başlayan vatanı kurtarma plânlarını bir an için yeniden geçiriyor gibi daldı, sonra «bakalım» dedi.

20 aralık 1918 — Mustafa Kema­l’in Şişli’deki evinde General Ali Fuat Cebesoy’la mülakatı.

İki arkadaşın o günkü mülaka­tı uzun saatler devam etmiş, ak­şam yemeğini beraber yemişler ve Ali Fuat Paşa o gece Şişli’deki ev­de misafir kalmıştı. Kendisi:

(Bü­tün hâdiseleri birer birer gözden geçirmiş ve şu neticeye varmış­tık. Galip devletlerin sözlerinde durmayacakları emri vakilerle memleketimizi yer yer işgal ede­cekleri, Mütarekename’nin bilhas­sa yedinci maddesini dedikleri gi­bi ve menfaatlerine göre tefsire tâbi tutacaklarına dair Adana’da varmış olduğumuz müşterek kanaatte hiç bir değişiklik olmamıştı) demekte ve (çıkar yegâne kutuluş yolu bir millî mukavemet hareketi yaratmaktı. Ordu ile millet elele vermeli ve beraberce hareket etmeli idi. Bu mukaveme­tin nasıl yaratılabileceğini şöylece tespit etmiştik.)

General Cebesoy Atatürkle tespit ettikleri bu mil­li mukavemet hareketini de altı maddede hülâsa etmektedir.

30 nisan 1919 — Mustafa Kema­l’in Dokuzuncu Ordu Müfettişliği­’ne tâyini.

30 nisan 1919 — Dokuzuncu Ordu Müfettişliği’ne tayin olunan Mustafa Kemal’in aynı güp Harbiye Nezareti’nin arkasında Süleymaniye’deki evinde oturan, Miralay İsmet Bey’i (İsmet İnönü) ziyare­ti. (Bu ziyaretten Falih Rıfkı Atay 19 Mayıs isimli kitabında bah­setmektedir.)

13 mayıs 1919 — Mustafa Kema­l’in Yıldız Sarayı’nda Sul­tan Mehmet Vahdettin‘i ziyareti, (Saraya ait huzuru hümayunu mülükâneye kabul buyurulan ze­vatı kiram ve bazı vukuatı mü­himine) isimli defterde bu ziyaret aynen şöyle kayıtlıdır:

Erzurum cihetleri Dokuzuncu Kolordu müfettişi Mirliva Musta­fa Kemal Paşa 13 mayıs 1335 salı günü mahalli memuriyetine müteheyyii azimet bulunmasından nâşi berayi arz teşekkür ve veda, saat beş raddelerinde kabul buyurul­muş ve hayli müddet kalmıştır.

14 mayıs 1919 — Mustafa Kema­l’in Sadrâzam Ferit Paşa ile Nişantaşı’ndaki Sadaret konağında akşam yemeği.

15 mayıs 1919 — Mustafa Kema­l’in veda etmek üzere Erkânıharbiye-i Umumiye reisini ziyareti.

15 mayıs 1919 — Mustafa Kema­l’in Bekirağa bölüğünde mevkuf bulunan arkadaşı Fethi Okyar’ı ziyareti ve kendisine kararların­dan bahsetmesi:

Mustafa Kemal’le yaptığı mülâkattan sonra yerine dönen Fethi Okyar, kendisiyle beraber mev­kuf bulunan Yunus Nadi’nin «Paşa’nın kendisi ne diyor?» soru­sunu şöyle cevaplandırmıştı:

Onun dediği hemen hemen şu üç günün atlatılması endişesi etrafında hülâsa olunabilir. O kararını vermiştir. Bir kere Samsu­n’a ayak bastıktan sonra ben işle­rin kaffesini düzeltmeyince bir daha buraya gelmem diyor ve iş­leri düzeltebileceğinden katiyen emindir. O işlerini düzeltebileceğini enine boyuna tetkik et­miş, her şekil ve suret için bir tarzı hal bulmuştur. Düşün ki icabında rütbe ve memuriyetlerini üzerinden atarak teşkil edeceği milli ihtilâl ordularının başına geçmeyi bile şimdiden derpiş et­miştir.

Hikâye uzun… Bu buraya gelin­ceye kadar İstanbul’u, Sarayı, Babıâli’yi ve İtilaf Devletlerini hü­küm ve iradesine râm etmek için plânları var. Bunların hepsini kullanacak ve vatanın bu mesaibini katiyen bertaraf etmek neticesi­ni temin hesabına kadar vaziyetin icap ettirdiği her şeyi sonuna kadar tatbik ve icra edecektir. (Yu­nus Nadi — Mustafa Kemal Paşa Samsun’da)

15 Mayıs 1919 — Mustafa Kema­l’in bazı nazırlara veda etmek üzere Bâbıâlı’ye gitmesi ve Yunanlıların İzmir’e çıkışını öğrenmesi

15 – 16 Mayıs 1919 gecesini Mus­tafa Kemal Şiş­li’deki evinde ge­çirmiş ve akşam yemeğini hasta bulunan annesinin üst kattaki odasında yemişti. Hemşiresi Makbule Atadan, o gecenin hâtıralarını anlatırken şöyle demektedir:

Ağabeyim bana, Makbuş, dedi, bu akşam eve kimse gelmeyecek. Ben annemin odasında yemek yemek istiyorum, onun karyolasının karşısına, bana bir yer sofrası hazırlat, diye tenbih etti. Hâdise daha dün olmuş gibi hatırlıyorum, önüne koydu­ğumuz ve bugün benim hâlâ muhafaza ettiğim gümüş tepside patates püreli rosto, ıspanaklı yumurtadan ibaret bir yemek vardı. Atatürk geldi, annemizin elini öptü, benim hatırımı sordu ve mindere bağdaş kurup oturdu. Yemeğe isteksiz olduğu halinden belliydi. Zorla çiğnediği lokmala­rının arkasını kesti, elinden çata­lını bıraktı. Gözleri alev alev ya­nıyor, çok heyecanlı olduğu halin­den anlaşılıyordu. Memleketin içinde olduğu tehlikeyi ve kendi­sinin Anadolu’ya ne çetin bir mü­cadele için gitmekte olduğunu anlatmaya başladı. Sözlerine şöyle devam ediyordu:

Elimden ne gelirse onu yapaca­ğım, fakat bu işte tehlike çoktur. Hesapta ölmek, gidip gelmemek vardır. Bana hakkını helâl et. Sen de bunları iyi dinle Makbuş. İşler fenaya dönerse sakın bura­dan ayrılmayın, bütün paranızı sarf edersiniz, paranız biterse ha­lılarınızı, kıymetli eşyanızı satar­sınız. Bir kere daha söylüyorum, ne olursa olsun yola çıkmaya kalkmayacaksınız. Muvaffak olamaz­sam zaten sizi öldürürler. O za­man elbet ben de ölmüş olurum.

16 Mayıs 1919 — Mustafa Kemal Yıldız’da Hamidiye camiinde vuku bulan cuma selâmlığında Sultan Mehmet Vahdettin’le mahfeli hümayunda görüşmüştür.

O akşam Mustafa Kemal Sam­sun’a hareket etmek üzere Galata rıhtımından vapura binerek İstanbul’dan ayrılmıştı. Kendisini uğurlayanların başında eski Bah­riye Nazırı Hüseyin Rauf Bey (Rauf Orbay) vardı. Eski Dahili­ye Nazırlarından Mehmet Ali Bey de teşyie gelenler arasında idi. Mustafa Kemal’le beraber Samsu­n’a hareket eden erkânı harbiyesini şu zevat teşkil ediyordu:

Miralay Kâzım Bey (General Kâzım Dirik), Erkânıharp Hüsrev Bey (eski büyükelçilerden Hüsrev Gerede), Arif Bey, Doktor İbrahim Tali Bey, Doktor Refik Bey (es­ki Başvekil Refik Saydam), Mira­lay Refet Bey (General Refet Be­le)


Yazan: Halûk Y. Şehsuvaroğlu